İBB Şehir Tiyatroları’nda ilk Kürtçe oyun

Sahnelerini özel tiyatrolara açan İBB Şehir Tiyatroları’nın Ekim ayı programında ilk kez bir Kürtçe oyun da yer aldı. Susma Platformu, uygulama hakkında merak edilen soruları tiyatroculara yöneltti


ÖZKAN KÜÇÜK

Pandemi dolayısıyla zor günler geçiren özel tiyatroların kamudan beklediği desteklerden biri İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları’ndan geldi. Şehir Tiyatroları kapılarını özel tiyatrolara açtı.

Kültür Bakanlığı tarafından özel tiyatrolar için yapılan desteklerle ilgili tartışma ve talepler sürerken İBB Şehir Tiyatroları, özel tiyatroların sahnelediği 50 oyunu Ekim ayı programına dahil ettiğini duyurdu.

Şehir Tiyatrolarının Ekim ayı programına dahil edilen 40 yetişkin ve 10 çocuk oyunu arasında Bêrû (Yüzsüz) isimli Kürtçe oyun da yer aldı.

Mezopotamya Kültür Merkezi’nin (MKM) tiyatro grubu olan Teatra Jiyana Nû (Yeni Yaşam Tiyatrosu) tarafından sahnelenen Bêrû (Yüzsüz), İstanbul Şehir Tiyatroları’nın 106 yıllık tarihinde sahnelenecek ilk Kürtçe oyun olarak tarihe geçecek.  

Dario Fo’dan Kürtçe’ye uyarlanan ve Nazmi Karaman’ın yönettiği iki perdelik komedi oyununda Rugeş Kırıcı, Ömer Şahin, Rewşan Apaydın ve Cihat Ekinci rol alıyor. 

Şehir Tiyatroları’nın bu hamlesi sadece bir jest mi, arkası gelecek mi, yerel yönetimlerle daha kalıcı iş birlikleri nasıl olabilir? Kültür Bakanlığı iddia ettiği gibi özel tiyatrolara destek dağıttı mı? Devlet tiyatrolar konusunda üzerine düşen yükümlülüğü yeterince yerine getiriyor mu?

Teatra Jiyana Nû ekibinden Cihad Ekinci ve Tiyatro BeReZe ekibinden Erkan Uyanıksoy Susma Platformu’nun sorularını yanıtladı.

“ŞEHİR TİYATROLARI İÇİN DE ÖNEMLİ”

Teatra Jiyana Nû oyuncularından Cihad Ekinci, kendileri için olduğu kadar, Kürtçe bir oyunun programa girmesinin Şehir Tiyatroları için de önemli olduğunu vurgulayarak, “Milyonlarca Kürdün yaşadığı İstanbul’da ilk defa Şehir Tiyatrolarının kapılarının bize açılmasını değerli buluyorum, alkışlıyorum ve bunun süreklileşmesini umuyorum” dedi.

Ekinci, yıllardır kendi ana dillerinde sanat yapmanın tüm zorluklarını yaşadıklarını; sahne verilmemesinden, oyunların yasaklanmasına, gözaltı ve davalara kadar yaşadıkları bu zorlukların toplum nezdinde neredeyse olağanlaştığını da vurgulayarak bunlara rağmen seyircilerine ulaşma mücadelesi verdiklerini hatırlatarak, bu desteğin devam etmesini istediğini vurguladı.

Sadece İstanbul’da değil, Kürtlerin yoğun yaşadığı Adana, İzmir, Mersin Antalya ve diğer kentlerde de aynı hizmetin sunulması için mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen Ekinci, “Bu Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından çok önemlidir çünkü önyargıları, korkuları yıkmanın en etkili yolu sanattır” diye ekledi.

“YALNIZ OLMADIĞIMIZI HİSSETTİREN HER GİRİŞİM ÖNEMLİ”

İBB Şehir Tiyatroları’nın özel tiyatrolara kapılarını açmasının yaşanan sorunlara tek başına çözüm olamayacağını, bunun süreklileşmesi ve başka şehirlere de yayılması gerektiğini vurgulayan Ekinci özel tiyatroların sorunları hakkında ise şunları dile getirdi: “Devlet tiyatroyu desteklemekle mükelleftir aslında ancak ben özel tiyatroların böylesi bir beklentide olması ve bu beklenti üzerinden örgütlenmesi yerine gerçek bir birlik ve dayanışma anlayışıyla örgütlenmesi gerektiğini düşünüyorum.” 

İBB Şehir Tiyatroları’nın kapılarını açtığı özel tiyatro gruplarından Tiyatro BeReZe ekibinden Erkan Uyanıksoy da oyunlarının programa dahil edilmesini olumlu bir adım olarak değerlendirerek, “Bu süreçte en büyük problem yalnızlık hissiyatı. Yalnız olmadığımızı hissettiren her girişim çok değerli” dedi. 

Susma’nın sorularını yanıtlayan Uyanıksoy, belediyelerin tiyatrolarının kamuya ait olduğunu, hatırlatarak, “Biz de kamunun bir parçasıyız. Bu açıdan olması gereken de bu aslında. Ama bir seferlik olmamalı. Bir seferlik İBBŞT sahnesinde oyun oynamak hiçbir tiyatroyu kurtarmayacaktır. Bu destek ve iş birliğinin devamı gelirse ancak uzun vadede gerçekten anlamlı ve maddi olarak kurtarıcı bir hamleye dönüşebilir, aksi takdirde hoş bir jest olarak kalır”dedi.

Programa ilk kez Kürtçe bir oyunun girmesine de değinen Uyanıksoy, “Bu ülkede Kürtçe konuşan insanlar var, onların tiyatroları var; bunu görmezden gelmediği için Şehir Tiyatroları’nı tebrik ediyoruz” şeklinde konuştu.

DESTEK DEĞİL İŞ BİRLİĞİ

“Bu ‘destek’ kelimesini de aslında biraz tartışmalıyız” diyen Uyanıksoy,  “Bu aslında karşılıklı bir şey; özel tiyatroların batması totalde şehir tiyatroları için de, ülke tiyatrosu için de çok çok olumsuz bir şey. Birbirimizin işlerini izleyerek, birbirimizden öğrenerek, birlikte tartışarak bir tiyatro kültürü kurabilir, yaşatabiliriz. O yüzden bu bir iş birliği aslında; devamı geldiğinde iki tarafın da kazanacağı bir iş birliği” dedi.

Kültür Bakanlığı’nın özel tiyatrolar için verdiği desteklere için bazı ekiplerin vergi borcu nedeniyle başvuru bile yapamadığını hatırlatan Uyanıksoy, “Maddi destek azlığından veya zaten hiç destek almadığından birçok tiyatro zaten pandemiden önce zor durumdaydı. Buna bir de pandemi koşulları eklenince kimi tiyatrolar vergisini ödeyemez hale geldi. Bunu devlet biliyor. Hal böyleyken örneğin Tiyatro Kooperatifi bünyesinde Kültür Bakanlığı’na bu sorunu açtık defalarca. Kültür Bakanlığı birçok şey yapabilirdi; borçları silebilirdi, borçları indirebilirdi, ödemeleri geciktirebilirdi, destek başvurusu için ‘borcu yoktur’ ön koşulunu -en azından bu seferlik- kaldırabilirdi. Şu halde bu ‘destek’ tiyatroların durumunu görmezden gelen, göstermelik bir destek oluyor. Zaten zor durumda olan tiyatroya bir darbe daha indiriyor. Bu ‘destek’ bir lütuf gibi görülmemeli, bu bir görev.  Kamuya yıllardır tiyatro sunan tiyatroların yaşamasını garanti altına almak kamunun görevidir” dedi.   

‘YEREL YÖNETİMLER DAHA FAZLASINI YAPMALI’

“Yerel yönetimler çok şey yapabilir. Ve aslında yapabilecekleri şeyler de onlara öyle çok maliyetli şeyler olmak zorunda değil. Üstelik kendileri için müthiş bir ‘promosyon’a dönüşme şansı var. Bunun farkında olan belediye başkanı sayısının bu kadar az olması çok üzücü” diyen Uyanıksoy, Nilüfer Kent Tiyatrosu örneğini vererek, küçük kadrolarla, küçük salonlarla böyle çalışmalar ortaya koymanın belediyeler için çok da zor veya maliyetli olmadığını söyledi.

Dünyada belediyelerin tiyatroyla ilişkilerine dair çok güzel örnekler olduğunu hatırlatan Uyanıksoy, belediyelerin ‘himaye sistemi’ni uygulayarak tiyatro gruplarıyla daha verimli iş birliğine gidebileceklerini önerdi.  

Avrupa’da çokça uygulanan bu sistemin belediyelere de epey prestij kazandırdığını belirten Uyanıksoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sistem sayesinde belediyelere ait salonların, stüdyoların daha verimli kullanılması sağlanıyor. Bu sistemin bir de sanatsal bir karşılığı var elbet: ekip başka bir işe bulaşmak zorunda olmadan sadece tiyatroya yoğunlaşabiliyor, gerçek bir ensemble olabiliyor, dolayısıyla da karşımıza çok daha iyi işler çıkarabiliyor.”

GÖZLER SEYİRCİDE

İBB Şehir Tiyatroları’nın Ekim ayı programında yer alan oyunların biletleri satışa sunuldu. Seyircinin özel tiyatroların oyunlarına nasıl bir rağbet göstereceği ve bu uygulamanın devam edip etmeyeceği ise merak ediliyor. Gözler şimdilik seyircide.

Mezopotamya Kültür Merkezi’nin (MKM) tiyatro grubu olan Teatra Jiyana Nû tarafından Dario Fo’nun ‘Klakson, Borazanlar ve Bırtlar’ isimli oyunundan Kürtçe’ye uyarlanan “Bêrû” (Yüzsüz) isimli oyun İBB Şehir Tiyatroları’nın Gaziosmanpaşa Sahnesi’nde 13 Ekim’de sahnelenecek. 

Tiyatro BeReZe’nin  Danimarkalı tiyatro ekibi Teatergruppen Batida ile birlikte sahneye koyduğu ”Fil” isimli oyunu ise 13 Ekim’de Ümraniye Sahnesi’nde olacak. 

 İBB Şehir Tiyatroları’nın web sitesinde diğer tüm oyunlar hakkında bilgi alınabiliyor ve biletler temin edilebiliyor.