Sosyal medya platformlarına ilk ceza: Türkiye’yi neler bekliyor?

Ekim ayında yürürlüğe giren yasa çerçevesinde sosyal medya platformlarına ilk ceza geldi. Susma Platformu olarak hukukçulara ve bilişimcilere bu cezanın anlamını sorduk


KÜLTİGİN KAĞAN AKBULUT

1 Ekim’de yürürlüğe giren yeni sosyal medya yasasının ardından sosyal medya platformlarından talep edilen temsilci atama süresi 2 Kasım itibariyle doldu.

Ancak Yaman Akdeniz’in aktardığına göre Rusya merkezli sosyal medya platformu VK – Vkontakte dışında temsilci atayan bir sosyal medya platformu henüz olmadı. Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan da 4 Kasım Çarşamba günü Twitter’dan yaptığı açıklamada Facebook, Instagram, Twitter, Periscope, YouTube ve TikTok olmak üzere sosyal ağ sağlayıcılarına 10’ar milyon Lira ceza kesildiğini duyurdu.

Sayan, “Kamuoyunda sosyal medya yasası olarak adlandırılan 7253 sayılı kanunda yapılan değişikliklerle Türkiye’de faaliyet gösteren ve günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yabancı kaynaklı şirketlere uymaları gereken bazı kurallar bildirilmişti. Yasal sürenin sona ermesinin ardından temsilci bildiriminde bulunmayan başta Facebook, Instagram, Twitter, Periscope, Youtube ve Tiktok olmak üzere sosyal ağ sağlayıcılarına 10’ar milyon lira ceza kesildi,” dedi.

1 Ekim’deki kanun değişikliğiyle Türkiye’de temsilci bulundurmaktan kaçınan sosyal ağ sağlayıcılarına 5 aşamalı ceza verileceği açıklanmıştı. Beş aşamalı cezanın ilk aşaması böylece gerçekleşmiş oldu. Ancak bu cezanın teknik olarak nasıl kesildiği, kime kesildiği henüz meçhul. Konuyu danıştığımız hukukçular ve bilişimciler bu cezanın sorunların ilk adımı olduğu konusunda hemfikir.

Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan Subaşı şu anki durumda temsilcisi olmayan kişilere ceza kesilmesinin anlamsızlığını vurguluyor. 5 aşamalı plan kapsamında cezanın peyderpey artacağını ve yine temsilci atanmazsa trafiğin daraltacağını belirtiyor.

Avukat ve Susma Platformu Danışma Kurulu Üyesi Gökhan Ahi de yasa değişikliği gündeme geldiğinde, sosyal medya sağlayıcıların temsilcilik açmayacaklarını her platformda belirttiğini vurguluyor. Ahi, “Zira, Türkiye’de hukuk güvenliği olmadığı gibi hukuk alanında ciddi bir belirsizlik, mahkeme kararları ve uygulaması alanında büyük tutarsızlıklar var. Hiçbir sosyal medya sağlayıcısı, temsilcisinin herhangi bir savcılık talimatıyla sebepsiz yere gözaltına alınabileceği, kullanıcı bilgilerinin verilmesi için baskı yapılabileceği, herhangi bir sebeple para cezası verileceği ihtimali bulunan bir ülkede temsilcilik açmak istemeyecektir” diyor.

MESELE SADECE TEMSİLCİ ATAMAK DEĞİL, SUNUCULARIN TÜRKİYE’YE TAŞINMASI GİBİ KARMAŞIK YÖNLER VAR

Journo.com.tr Proje Editörü ve Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi Başkan Yardımcısı Emre Kızılkaya da Facebook’un Türkiye’ye temsilci atamamaya karar verdiği yönündeki haberlerin ardından durumun göründüğü gibi olmayabileceği uyarısında bulunduğunu belirtiyor. Kızılkaya “Bir defa Facebook’un bu yönde resmi bir açıklama yapmak yerine birkaç STK’ya e-posta göndermesi şüphe çekici bir durumdu. Nitekim ABD merkezli platformlardan konuya vâkıf kaynaklara ulaştığımda, yasaya uyum için değerlendirmelerinin sürdüğünü belirttiler” diye ekliyor.

Ancak Kızılkaya konunun sadece temsilci atamamak olduğunu, sunucuların Türkiye’ye taşınması gibi veri işleme açısından karmaşıklığı artan birçok yeni yükümlülük de olduğunu vurguluyor. Kızılkaya ayrıca bu platformlar arasında ifade özgürlüğünü ve demokrasiyi pek umursamadan ticari çıkarlarını koruyanların Türkiye pazarını kaybetmemek için yakında Ankara’yla uzlaştıklarını görebileceğimizi ekliyor. Kızılkaya “O güne kadar hukuki ve teknik hazırlıkları sürecektir. Bu dönemde verilen idari para cezaları ise bu dev platformlar için küçük meblağlar” diye vurguluyor.

Ancak Ramazan Subaşı platformların Türkiye’de temsilci bulundurmaya dair yaklaşımlarının olmadığını düşündüğünü belirtiyor. “Yapmış olsalardı yaparlardı” diyor Subaşı ve “Kullanıcılar ve platformlar tarafından kangren olacak bir sürece geçilecek. Bu yaklaşımlarından geri adım atmayacaklarını anlıyoruz. Wikipedia 3 yıl yasaklı kaldı. Bu mecraların da tamamen yasaklanması gibi bir sürece girmiş olduk” diye ekliyor.

Prof. Dr. Yaman Akdeniz de bu noktada platformlara kesilen cezaların şaşırtıcı olmadığını belirtip platformların sessizliğinin bu aşamada Türkiyey’e gelmeyecekleri şeklinde okunacağını belirtiyor. Ancak Akdeniz “Tabii ki bu devam eden bir süreç ve gelişmeler oldukça tekrardan değerlendirmek gerekecektir. Fakat, bu düzenlemenin içeriğinin ve yaptırımların sorunlu olduğu apaçık görülmektedir,” diye belirtiyor.

SOSYAL MEDYA YASASI YAKLAŞAN YEREL SEÇİMİN HABERCİSİ Mİ?

Subaşı bu noktada bu cezaların muhalif ve özgür basının barınabileceği tek ortam olan sosyal medyaya ket vuracağını belirtiyor. “Zaten yasanın çıkış amaçlarından biri de buydu. Kontrol altına alınan bir ana akım medya var. Sosyal medya kontrol edilemiyor. Bu yasanın amacı da onu kontrol altına almak” diyor Subaşı.

Ancak Gökhan Ahi bu noktada erken seçim ihtimaline de dikkat çekiyor. “Konu tek başına vergi meselesi de değil, zaten vergi işi geçtiğimiz yılda dijital işlem vergisi ile çözüldü” diyor ahi ve yasada cezalar sonrasında yine de temsilci atanmazsa trafiğin % 90’a kadar daraltılması kuralını hatırlatıyor. “Zamanlamasına bakıldığında, trafik daraltma işlemleri kademesi Nisan Mayıs 2021’e denk geliyor. Bu tarihlerde yapılacak bir trafik daraltması, aslında sosyal ağlara erişimin bir tür engellenmesi anlamına geliyor. Olası bir erken seçimde sosyal medyaların tamamı büyük bir ihtimalle erişime engelli olacaktır. Hükümet ise erişim engelleme olmadığını, sosyal medya sağlayıcıların yasal yükümlülüklerine uymadığını ileri sürerek, olası seçimde sosyal medyanın kendileriyle ilgili olumsuz etkilerinden kaçınmış olacaktır. Olası erken seçim sona erdiğinde ise, sosyal medya sağlayıcılara ilişkin yasa hükümleri uygulanamaz olduğundan dolayı bir müddet sonra başka bir yasayla ortadan kaldırılacaktır.”

Ancak meseleye dair daha geniş bir perspektiften bakarsak nasıl bir sosyal medya düzenlemesine ihtiyaç duyulduğu ve bu yeni yasaya dair çekinceleri tartışmamız gerekiyor. NewsLabTurkey Yayın Yönetmeni Dr. Sarphan Uzunoğlu bu tarz bir yasağın modern ekonominin işleyişine aykırı olduğunu ve firmaların da bunu bildiklerinden devleti sınadığını belirtiyor. “Sonuna kadar mevcut düzenin devamını isteyecekler. Devlet de Batı’da olan bende niye yok diyor. Tartışma başından beri bu eksende yürüyor” diyor Uzunoğlu.

Ancak Uzunoğlu normal şartlar altında ulus ötesi ya da uluslararası yayıncılık yapan sosyal ağların zaten aktif oldukları ve belirli bir sayıda kullanıcıya ulaştıkları ülkelerde lokal operasyonlarının bulunmasının zaruri olduğunu vurguluyor. Ve bu ağların dezenformasyonla ve daha birçok hukuki ya da siyasal problemle artık iç içe olduklarını belirtiyor.

Uzunoğlu bu bağlamda ulusal çapta denetleyici ya da gözetleyici mekanizmaların olması gerektiğini belirtirken çekincelerini de dile getiriyor. “Tabii bu daha en baştan yani Türkiye’nin büyük bir dezenformasyon bataklığı ve ifade özgürlüğü mezarlığı olmadığı dönemde yapılsaydı hepimiz için daha iyi olurdu. Şu anki haliyle doğal olarak basit bir devlet şirket çekişmesinden çok daha geniş bir mana yükleniyor olan bitene. Çünkü sosyal ağlar alternatif bilgi akışı için elimizde kalan son kale gibi görünüyor” diyor Uzunoğlu.

Uzunoğlu son olarak da bu düzenlemeden ve son gelen cezadan çıkarılması gereken bir ders olmadığını vurguluyor. “Sosyal ağlar her zaman olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da hem ifade özgürlüğü tartışmasının hem de kişisel veri tartışmasının göbeğinde olmaya devam edecekler.”