İnsan hakları örgütlerinden Demirtaş çağrısı

ARTICLE 19 ve İnsan Hakları İzleme Örgütü, bugün yaptıkları açıklamada tutuklu Selahattin Demirtaş’ın AİHM’in 2018 tarihli kararı uyarınca derhal serbest bırakılması gerektiğini ifade etti


ARTICLE 19 ve İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptıkları açıklamada, Türkiye hükümetinin, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2018 tarihli kararı uyarınca derhal serbest bırakması gerektiğini ifade etti.

Demokratik yollarla seçilmiş Demirtaş ve Halkların Demokratik Partisi üyesi sekiz diğer milletvekilinin dört yıl önce bu ay tutuklanmaları, hükümetin partiye yönelik halen devam eden saldırılarının ve daha kapsamlı olarak 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında siyasi yargılama ve hapsedilmelerin başlangıcı olmuştu. Türkiye hükümeti, henüz haklarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bir karar vermediği partinin eski eş başkanı Figen Yüksekdağ da dahil olmak üzere diğer eski HDP milletvekillerinin tutukluluklarını da gözden geçirmelidir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “son dört yıl içinde Türkiye hükümeti, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer eski HDP vekillerini hapiste tutma yönündeki siyasi amacını gerçekleştirmek için yasal süreci bozarak çarpıttı” dedi. Williamson “Hükümet, özellikle Demirtaş’a karşı yürüttüğü zulüm kampanyasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tahliyeyi zorunlu kılan kararını dikkate almamanın ve Demirtaş’ı hapiste tutmak için yeni asılsız suçlamalar üretmenin de dahil olduğu yöntemlerle tutuklamaları ve ceza yargılamalarını kötüye kullandı” dedi.

Demirtaş ve diğerleri, Hakların Demokratik Partisi’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümetine yönelik siyasi muhalefetini yönettikleri için hedef alınıyor. 4 Kasım 2016 tarihinde ve devam eden haftalarda gözaltına alınmalarından bu yana hala cezaevinde olan 6 eski HDP milletvekilinden Demirtaş ve Yüksekdağ, sırasıyla Edirne F tipi ve Kandıra F tipi cezaevinde tutuluyor. Bir kısmı tutuklu ve bir kısmı da hükümlü olan bu kişilere yönelik yargılamalar ağırlıklı olarak yıllar içinde yaptıkları siyasi konuşmalara dayanıyor.

Polisin birkaç şehirde yürüttüğü eşgüdümlü bir operasyon kapsamında Demirtaş ve Yüksekdağ ile diğer üç milletvekilini gece yarısı gözaltına almasından saatler sonra, 4 Kasım 2016’da birden fazla mahkeme, onların da aralarında bulunduğu dokuz milletvekilinin terör suçlarından tutuklanmalarına karar verdi.

Genellikle görev yapan milletvekilleri siyasi faaliyetlerine ilişkin olarak kapsamlı bir dokunulmazlığa sahipken, HDP milletvekillerinin gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları, Mayıs 2016’da milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıran tartışmalı bir geçici Anayasa değişikliği ile meclis oylamasına dayanıyor.

Meclis, anayasa değişikliğini kabul etmeden önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 ve 2016 yıllarında HDP milletvekillerinin yargılanması gerektiğini savunan ve HDP ile silahlı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasında fark olmadığı iddiasıyla partinin mecliste olmaması gerektiğini öne süren çeşitli konuşmalar yaptı. Anayasal konularda tavsiyelerde bulunan Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu da dahil olmak üzere birçok uluslararası kuruluş, milletvekillerinin meclis dokunulmazlığının kaldırılmasını şiddetle eleştirdi. Toplu şekilde gözaltına alınmalarından sonra, milletvekilleri bireysel olarak “terör örgütü üyeliği”, “terör propagandası yapmak” da dahil olmak üzere birçok suçtan yargılandılar. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Demirtaş’ın da yargılandığı ve hakkında hüküm verilirse 142 yıl hapis cezasına mahkum edilebileceği devam eden ana davadaki iddianame de dahil olmak üzere 11 iddianamede yer alan delilleri inceledi.

Dosyaların tamamında, savcılık delillerinin büyük kısmı sanıkların kamuya açık konuşmalarından ve siyasetçi olarak faaliyetlerinden oluşuyor. Dosyaların hiçbirinde şiddet eylemleri ile somut bağlantı kuran bir delil bulunmuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, duruşmalar devam ederken, Demirtaş ve diğerlerinin tutuklu kalması gerektiğini söyleyen çeşitli konuşmalar yaptı.

ARTICLE 19 Avrupa ve Orta Asya Programı Başkanı Sarah Clarke, “Türkiye’de milletvekillerinin yargı dokunulmazlığının kaldırılması, demokratik kurumlara yönelik ciddi saldırılara sebebiyet verdi” dedi. Clarke, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Demirtaş ile ilgili konuşmaları sonrasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen onu serbest bırakılmaması, Türkiye’de yürütmenin yargı süreçlerini etkileme gücünün çarpıcı bir hatırlatıcısıdır.” dedi.

Demirtaş ve diğer milletvekilleri, iç hukuk yollarını tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması ve daha sonra tutukluluklarının yasallığı ile ilgili başvurularda bulundular.

20 Kasım 2018’de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş/Türkiye (no.2) davasında (başvuru no.14305/17) “başvuranın özellikle iki kritik seçim kampanyası, yani halk oylaması ve Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında tutukluluk halinin uzatılmasının, çoğulculuğu bastırma ve demokratik toplum kavramının özünde yer alan siyasi tartışma özgürlüğünü sınırlama yönünde örtülü bir amaç izlediğinin, her türlü makul şüphenin ötesinde tespit edildiğine” karar verdi.

Davanın önemini gösteren mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 18. maddesinin ihlal edildiğine dair nadir bir karar verdi. Bu karar, Demirtaş’ın tutukluluğunun örtülü amaçlar taşıdığı ve bu nedenle iktidarın kötüye kullanıldığı anlamına geliyordu. Bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye ile ilgili olarak bu yönde verdiği ilk ihlal karardı. Mahkeme, Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması talimatını vererek onun özgürlük hakkı ile özgür ve adil seçim hakkının ihlal edildiğini tespit etti. ARTICLE 19 ve İnsan Hakları İzleme Örgütü davaya ortak bir üçüncü taraf görüşü sundu.

Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin davalar ile diğer HDP’li milletvekillerinin tutukluluklarının yasallığı ile ilgili ayrı davalar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde devam etmektedir.

Aşağıda açıklanan bir dizi karmaşık olay nedeniyle, Türkiye hükümeti Demirtaş’ı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı uyarınca tahliye etmedi, bunun yerine Demirtaş’ın 2013 yılında yaptığı bir konuşma dolayısıyla hızla mahkûm edilmesini sağladı ve yeni suçlamalarla tekrar tutukladı. Hükümet ve Demirtaş’ın avukatları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını Büyük Daire’ye götürdü. 18 Eylül 2019 tarihinde duruşması görülen dosyada henüz bir karar verilmedi. ARTICLE 19 ve İnsan Hakları İzleme Örgütü, Büyük Daire’ye de ortak bir üçüncü taraf görüşü sundu.

Büyük Daire duruşmasından iki gün sonra, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Demirtaş’a yönelik ana davadaki delillerin bir kısmını oluşturan aynı olaylara dayanan başka bir ceza soruşturması ile ilgili olarak tekrar gözaltına alınması talimatı verdi. Demirtaş dört yıldan uzun süredir tutuklu.

Williamson, “Türkiye hükümetinin, Selahattin Demirtaş’ın geciken tahliyesini gerçekleştirmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararına uyması gerekiyor” dedi. Williamson “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, savcılıkların ve mahkemelerin Demirtaş’ın haklarını ihlal edecek şekilde onu hapiste tutmak için eşgüdümlü çalışması hukukun üstünlüğünün ve demokratik güvencelerin ciddi bir şekilde kötüye kullanılmasıdır.” dedi.

Açıklamanın tamamına Article 19 web sitesinden erişebilirsiniz.