“Gitmeyin, çekmeyin, kaydetmeyin diyorlar”

Sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek evine yapılan baskında 18 yıllık görsel arşivine el konulan Seyri Sokak Video ve Belgesel Kolektifi üyesi, video aktivist ve belgeselci Oktay İnce anlattı


ONUR YILDIRIM

Seyri Sokak Video ve Belgesel Kolektifi üyesi, video aktivisti Oktay İnce’nin İzmir’deki evine “sosyal medya paylaşımları ile terörü ve terör örgütünü övmek” suçlamasıyla düzenlenen polis baskınının ardından arşivinin bulunduğu 18 hard diske el konuldu.

Kemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Seyri Sokak’ın sosyal medya paylaşımları nedeniyle yürüttüğü bir soruşturma kapsamındaki ev aramasında el konulan arşivde, İnce’nin ve Seyri Sokak Kolektifi’nin tüm belgeselleri ile ham görüntüler bulunuyor.

Emniyetteki ifadesinin ardından serbest bırakılan ve yaşananları Susma Platformu’na değerlendiren İnce, sosyal medya paylaşımlarını kendisi yapmadığı halde evde arama yapıldığını belirterek “Sosyal medya paylaşımları ile ev aramasının bir ilgisi yok. El konulan malzemeler ile Twitter paylaşımı ve suçladıkları konu arasında bir alaka yok. Bu tarz ev aramalarını ve gözaltı işlemlerini hukuki gerekçeler yerine insanlar üzerinde baskı, korku yaratmak için yapıyorlar” dedi.

Emniyete çağrılıp hakkındaki iddiayla ilgili kolayca ifade verebilmesi sağlanabilecekken psikolojik baskı yaratmak için ev baskınları yapıldığını söyleyen İnce,  “Polisler ev aramasına geldiklerinde dört yaşındaki kızımlaydım. Bu gibi durumlar insanların psikolojik olarak kötü etkilendiği durumlar. O an keşke kızım yanımda olmasaydı dedim” diye konuştu.

İnce, 18 yıllık arşivine sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek el konulmasına da bir anlam veremediğini belirterek “Sosyal medyadan yapılmış bir paylaşımın kendisi suçsa paylaşımdan hareket etmeleri gerekiyor ama bunu ağırlaştırabilmek için bir örgüt adı anarak; örgütü övücü, örgüte yardım eden şeklinde adlandırarak muhalif olan herkese bir terör kılıfı uydurmaya çalışıyorlar. Ortaya attıkları iddiaların hepsinin mesnetsiz olduğunu biliyoruz” dedi.

Neredeyse 20 yıllık birikimine içi boş gerekçelerle el konulmasının çok üzücü olduğunu söyleyen İnce “Hayatımın büyük kısmını video aktivizm ve belgesel çalışmalarıyla geçirdim. Türkiye’nin toplumsal mücadeleler tarihinin son 18 yıllık görsel arşivine, yapmış olduğumuz belgesel çalışmalara, montajlanmayı bekleyen ham materyallere, tüm emeğimize el koydular. Bunların içinde suç teşkil eden hiçbir şey yok. Kendi yasalarına kendileri uymuyorlar. Evdeki bütün dijital materyallerin kopyasını götürmeleri gerekirken kendi hukuklarını ayaklar altına alıyorlar. Şu anda açacakları davayı hiç düşünmüyorum ve hiçbir şekilde kaygılanmıyorum. Üzüldüğüm, kaygılandığım tek şey Türkiye’nin 18 yıllık toplumsal mücadeleler tarihinin arşivinin emniyet depolarında kırılıp dökülmesi, orada heba olması” dedi.

Daha önce de belgeselci arkadaşlarının arşivlerine sudan sebeplerle el konulduğu belirten İnce, belgeselcilerin, gazetecilerin arşivlerine el konulmasına karşı da mücadele verilmesi gerektiğine vurgu yaparak “Arşivlerimizi almamalarını sağlamak gerekiyor, eğer el koymuşlarsa çok kısa bir sürede arşivlerin kopyasının alınarak bize iade edilmesi için mücadele vermemiz gerekiyor. Bunu bireyler tek başına yapamaz. Belgesel Sinemacılar Birliği’nin, kültür sanat kurumlarının, gazetecilik örgütlerinin, bunu önlemek için ayrıca bir mücadele vermeleri gerekiyor. Bu sadece gazeteciliği, belgeselciliği değil, birçok sanatsal çalışmayı da tehdit eden bir durum. Benim altı belgesel çalışmam vardı. Maddi yetersizliklerle daha fazla hard disk alıp yedekleyemediğim için belgesel çalışmalarım fiilen durdurulmuş oldu” dedi.

Belgeselcilerin, gazetecilerin içerikleri ve kayıtları dolayısıyla suçlanmasının mümkün olmadığına da değinen İnce, İçerikler inceledikten sonra polisin ya da savcılığın kendi kafalarına göre bir çok suç uydurabildiğini bunun hem haber ve belgesel yapmanın önünde önemli bir tehdit oluşturduğunu belirtti. İnce; “Bir belgeselci kaydettiği görüntüler dolayısıyla nasıl suçlanabilir? Belgeselci her türlü kişi, kurum ya da olayı takip edebilir, kayıt yapabilir. Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun ‘Bakur’ belgeseli de öyle. Neden çektin, neden bununla röportaj yaptın gibi sorgulama ve suçlamalarla yargılanıyorlar. Bizim işimiz yaşananları kaydetmek, haber vermek ve belgelemektir. Ama bugün oluşturulan bu baskı ortamı, ev baskınları, gözaltılar, arşive el koymalar, ‘Gitmeyin, kaydetmeyin, bu belgeselleri çekmeyin’ mesajı vermek için yapılıyor” ifadelerini kullandı.