Fotoğraf: Yetkilileri “SARS benzeri bir koronavirüs” konusunda uyardıktan sonra polisi tarafından “yanlış söylentiler” yaydığı için tutuklanan, daha sonra koronavirüs nedeniyle ölen Doktor Li Wenliang – MARK RALSTON / AFP
Sınır Tanımayan Gazeteciler, (Reporters Without Borders /RSF) yayınladığı makalede Çin medyasının özgür olması durumunda, medyanın koronavirüs salgınının ciddiyeti hakkında halkı daha erken bilgilendirebilmiş olacağını ve bu şekilde binlerce kişinin hayatının kurtulabileceğini ve belki de mevcut olan pandeminin başımıza hiç gelmemiş olacağını ifade etti.
Makalede yer alan önemli bilgi ve ifadeler şu şekilde:
-Çin’de internet kapsamlı bir elektronik sansür sistemi ile dünyadan izole edilmemiş olsaydı ve medya Komünist Partinin talimatlarını takip etmek zorunda bırakılmıyor olsaydı, halk ve yetkililer 18 Ekim 2019’da ABD’de araştırmacıların yaptığı bir koronavirüs pandemiği simülasyonundan ve bu simülasyondan çıkarılan tüyler ürpertici sonuçlardan dolayı uluslararası kamuoyuna verilen uyarılardan haberdar olurdu.
-Belgelenen ilk vakadan bir ay sonra, Wuhan şehrinde SARS benzeri zatürresi olan ve birçoğu Huanan balık pazarına sık sık uğramış olan 60 hasta vardı. Bu duruma rağmen, Wuhan şehrinin yetkilileri bu bilgiyi gazetecilere ve medyaya iletmeyi uygun görmediler. Eğer yetkililer bu popüler pazarda böyle bir salgının olduğunu medyadan gizlemeselerdi, halk 1 Ocak’taki resmi kapanışından çok önce bu yeri ziyaret etmeyi bırakacaktı.
-Eğer Çin’deki gazetecilerin kaynakları mesleki suçlamalardan ağır hapis cezalarına kadar ciddi cezalarla karşılaşmıyor olsalardı, Ocak ayının ilk haftasında enfeksiyonun insandan insana geçebileceğinden şüphelenmeye başlayan Wuhan Şehir Hastanesi No. 5’in gastroenteroloji başkanı Doktor Lu Xiaohong, medyayı uyarma sorumluluğunu üstlenecek ve yetkilileri harekete geçmeye zorlayacaktı. Fakat bu üç hafta sonra gerçekleşebildi.
-Basın ve sosyal medya 30 Aralık’ta Wuhan Merkez Hastanesi acil servis müdürü Ai Fen ve bir grup doktorun “SARS benzeri bir koronavirüs” konusunda yaptığı uyarıyı serbestçe aktarabilseydi, halk tehlikeyi fark eder ve yetkililere virüsün yayılmasını sınırlayan önlemler almaları için baskı yapardı. Fakat, Doktor Li Wenliang da dahil olmak üzere uyarıyı yapan sekiz doktor, 3 Ocak’ta Wuhan polisi tarafından “yanlış söylentiler” yaydıkları için tutuklandı.
-Çin, 31 Aralık’ta Dünya Sağlık Örgütü’nü (WHO) resmen uyarmış, ancak aynı zamanda WeChat tartışma platformunu salgına atıfta bulunan çok sayıda anahtar kelimeyi sansürlemeye zorlamaya başlamıştı. Çin’de bir milyar aktif kullanıcısı olan sosyal ağ WeChat sansürlenmemiş olsaydı, gazeteciler sağlık makamları tarafından önerilen kurallara daha iyi uyulmasına katkıda bulunacak raporlar ve tedbir amaçlı tavsiyeleri yayınlayabilirdi.
-Çinli yetkililer şeffaf olsaydı, Profesör Zhang Yongzhen’in ekibinin 5 Ocak’ta sıralamayı başardığı koronavirüs genom dizilimini derhal bilim medyasına iletecek ve uluslararası topluluğa aşı geliştirme araştırmalarında değerli bir zaman kazandırmış olacaklardı. Fakat yetkililer genomu açıklamak konusunda isteksizlerdi. 11 Ocak’ta Çin’in virüsten ilk ölümünün doğruladığı gün, araştırmacılar açık kaynaklı platformlara bilgi sızdırdı fakat bu, laboratuvarlarının kapatılmasıyla sonuçlandı.
-Çin dışındaki ilk koronavirüs enfeksiyonu vakası, Wuhan’dan gelen bir turistte, Tayland’da bildirildi. Uluslararası medya, Çin yetkililerinin salgın ölçeğine dair sahip oldukları bilgilere 13 Ocak’tan önce tam erişim sahibi olabilseydi, uluslararası topluluk krizi daha iyi değerlendirebilir, öngörebilir, salgının Çin’in dışına yayılması riskini azaltabilir ve muhtemelen bunun bir pandemiğe dönüşmesini engelleyebilirdi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in websitesinde yayınlanan makalede bahsedilen ve 13 Mart’ta yayınlanan bir araştırmaya göre, Southampton Üniversitesi’nden araştırmacılar, 20 Ocak’ta alınan ilk önlemlerin iki hafta önce uygulanmış olması halinde, Çin’de koronavirüs vakalarının sayısının% 86 oranında daha az olmuş olacağını öne sürüyorlar.
RSF’in hazırladığı 2019 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Çin, 180 ülke arasında 177. sırada yer alıyor.
RSF’in websitesinde yayınlanan makaleye bu linke tıklayarak erişebilirsiniz.