Video eylemci Oktay İnce’ye ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ten ceza verildi

Video eylemci ve belgeselci Oktay İnce hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla açılan davanın üçüncü duruşmasında mahkeme, İnce’yi 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasına çarptırdı; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi


Fotoğraf: Oktay İnce

Video eylemci ve belgeselci Oktay İnce’ye, 2018 yılından beri yaptığı sosyal medya paylaşımları nedeniyle “Cumhurbaşkanına hakaret” ettiği gerekçesiyle açılan davanın üçüncü duruşması 30 Kasım’da Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme, İnce’yi ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasına çarptırdı; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.

İNCE: POLİSLERE ‘SANAL DEVRİYE’ YAPMA VE KENDİLERİNE GÖRE YAKALADIKLARI ‘SUÇLARI’ SAVCILIĞA BİLDİRİP DAVA AÇMA YETKİSİ VERİLDİ

Konuyla ilgili görüşünü aldığımız Oktay İnce, hakkında açılan “Cumhurbaşkanına hakaret” davasını tek başına ele almak istemediğini ve konunun çok daha geniş bir perspektiften incelenmesi gerektiğini belirtti ve şunları ifade etti:

“Bu mesele iktidarın; Türkiye’de medyanın neredeyse yüzde 99’unu ele geçirdikten sonra, muhalefetin ya da bir şeylere karşı çıkan insanların tek mecrasının sosyal medya ya da internet olduğunu anlaması ve son 4-5 yıldır sosyal medya üzerinden söz ve ifade hakkının engellenmesi için operasyonlar başlatması üzerinden düşünülmelidir. Bunlar, güncel ve geriye dönük insanların sosyal medya hesapları incelenerek suç üretme ve insanların düşünce ve ifade özgürlüğünü baskı altına alma amaçlı başlatılan operasyonlardı. Buna uygun olarak o dönemde polislere savcılıktan bağımsız -emri ve haberi olmaksızın-;  sosyal medyada ‘sanal devriye’ yapma ve bu süreçte kendilerine göre yakaladıkları ‘suçları’ savcılığa bildirerek dava açmasını sağlama yetkisi verildi.

İktidarın sosyal medya üzerinden ürettiği ‘suçlar’ üç ana başlıkta toplanıyor: ‘terör örgütü propagandası,’ ‘halkı kin ve düşmanlığa sevk etme’ ve ‘Cumhurbaşkanına hakaret.’ ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ davalarında Türkiye’de şu an rekor var. Elbette amaç bu ‘suç’ aracılığıyla muhalefetin sesini kısmak.

Benim bu ‘suç’la ilgili dosyamın açılması da yine bir ses kısma meselesidir. Plaformunuzda da haber yaptığınız üzere arşivlerime el konuldu ve hukuki olarak arşivlerimi geri alamayınca 2019’da eyleme başladım. 11 Nisan 2019’da emniyet ‘sanal devriye’ yaparak, benim olduğu iddia edilen sosyal medya hesaplarından hareketle -arşiv mücadelemi engellemeye yönelik- ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ iddiasıyla dosya hazırladı. Davayı hukuki değil siyasi bir saldırı olarak gördüğümüz için ona uygun bir savunma hattı izledik. Yargılamaları ‘direnişin, düşünce ve ifade özgürlüğünün ve yaratıcı düşüncenin bir parçası olarak nasıl devam ettirebiliriz’ diye düşünerek, örneğin, yazılı ve sözlü savunma biçimlerinin yanında ilk defa üçüncü bir savunma biçimi olarak 56 dakikalık bir video savunma verdik mahkeme heyetine.”

İNCE: “VERİLEN KARAR DÜŞÜNCELERİMİZİ İFADE ETMEMİZİ ENGELLEYEBİLECEK TÜRDE DEĞİLDİR, KARARI TANIMIYORUZ”

Mahkemeler ‘Cumhurbaşkanlığına hakaret’ davalarıyla ilgili olarak fazlasıyla baskı altında olduğunu belirten İnce, açılan hakaret davaları sonunda ceza verilmeyen dava sayısının çok az olduğunu dile getirdi. İnce sözlerine şu şekilde devam etti:

“[Bizim davamızda] Ceza İşleri Müdürlüğü ve İzmir Savcılığı mahkemeye sürekli yazı yazdı ve davanın sonucunu sürekli sordu. Son mahkemede de, polislerin web sayfası raporunun sonunda şöyle yazıyor: ‘Bunlar internette herkes tarafından yazılabilecek şeyler, ceza verilmesi için ek delil görüşmesine ihtiyaç vardır.’ Savcılık ek delil sunmamasına rağmen mahkeme sadece polisin hazırladığı, anayasaya aykırı böyle bir rapor üzerinden ceza verdi. Karar verilirken Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) son kararı vs. etkili olmadı ama hakimlerin de baskı altında olduğunu düşünürsek; hafifletmek için hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi bir hüküm verildi. Böylelikle beş yıl boyunca elimizi, kolumuzu, dilimizi bağlamaya yönelik, onlara ‘hafifletici’ gibi görünen bir kararla sonuçlandırıldı.

Burada benim ağırıma gidecek şey; yazılı bir savunmayı mahkemeye gönderip, mahkemeye gelip müvekkillerini hiç savunmayan veya bu yoldan çok para kazanan Cumhurbaşkanlığı avukatlarına para ödemek zorunda kalmak olur. Onu da ödememek için her şeyi yapacağız ve direniş süreci haline getireceğiz.

Gelinen noktada Cumhurbaşkanlığı avukatları, polisleri bırakın, kendi ekipleriyle ‘sanal devriye’ yapıp hakaret olduğunu düşündükleri tweetleri doğrudan savcılığa telefon ederek dava açtırıyorlar -İzmir’de yaşandı bu. Video savunmamızda Cumhurbaşkanının sürekli insanlara hakaret ettiğini, dolayısıyla insanların ona hakaret etmesinin meşru savunma ya da ‘hakaretin iadesi’ sayılacağını belirtmiştik.

Sonuç olarak böyle bir karar çıktı. Bu karar bizim düşüncelerimizi ifade etmemizi engelleyebilecek türde değildir. Verilen kararı tanımıyoruz.”