Gezi Direnişi’ni kaydeden bir grup video aktivist ve belgeselci tarafından, sosyal medya üzerinden toplumsal mücadelelere haber ve video desteği vermek amacıyla oluşturulmuş, gönüllü hak savunuculuğu yapan Seyri Sokak Video Eylem Kolektifi üyeleri, sokaklarda video kaydı yaparken kerelerce polis şiddetine maruz kaldı, göz altına alındı, para cezaları yazıldı, haklarında davalar açıldı.
Şubat 2018’de, Seyri Sokak twitter hesabından paylaşılan “Afrin’de savaşa hayır” içerikli retweetler nedeniyle belgesel sinemacı ve uluslararası basın kartı sahibi Sibel Tekin, evi polislerce basılarak gözaltına alınmış, evinden 10 harddisk içindeki film ve görüntülerine el konmuştu. Sibel Tekin hakkında da söz konusu iki tweetle ilgili soruşturma başlatıldı. Ayrıca daha önce eylem çekimleri sırasında defalarca gözaltına alınan video aktivist Eylül Deniz Yaşar da Seyri Sokak Kolektifi soruşturmasına dahil edilenler içinde.
Son olarak 16 Ekim’de kolektif üyesi Oktay İnce’nin İzmir’deki evine “sosyal medya paylaşımları ile terörü ve terör örgütünü övmek” suçlamasıyla baskın düzenlendi, emniyetteki ifadesinin ardından serbest bırakılan İnce’nin arşivinin bulunduğu 18 hard diske el konuldu. Hukuksuz bir biçimde el konulan arşivini geri isteyen İnce’nin basın açıklamasını paylaşıyoruz:
“16 Ekim Salı sabahı İzmir Kemalpaşa’daki evimin kapısı terörle mücadele biriminden geldiklerini söyleyen polisler tarafından çalındı. Ellerinde “terör örgütü propagandası” gerekçesiyle mahkeme tarafından bir arama kararı vardı. Mahkeme kararında, Seyri Sokak Video Eylem Kolektifi Twitter sayfasında paylaşılan iki tweeti benim atmış olma ihtimalimden bahisle evimde bulunan bütün dijital materyallerle birlikte mobil telefonuma el konulması isteniyordu. Ben, yaşamımın son 20 yılını Karahaber Video Eylem Atölyesi ve Seyri Sokak Video Kolektifi’nde hak savunuculuğu, video aktivizm, haber, belgesel ve video art çalışmalarıyla geçirdim. Türkiye’nin son 20 yılında, ezilenlerin toplumsal mücadelelerinin görsel arşivini tutmak ve video yoluyla bu mücadelelere destek olmak öncelikli amacımız oldu. Bu amaçla birçok haber, belgesel, kampanya videoları; video atölyeleri yaptık; sergiler açtık, gösterimler yaptık. Polisler evimden 18 harddisk ve 41 DVD’de bulunan belgesel ve haber videolarımın master kopyalarına el koydu. Montajı bitmiş olanlar hariç en az kurgulanmayı bekleyen beş belgesel filmin ham materyallerini poşetlere doldurup adli inceleme bahanesiyle götürdüler. LGBTİ’den kadın hareketine, işçi memur hareketinden öğrenci hareketine, Türkiye toplumsal mücadelelerinin önemli gündemlerini içeren tanıklık videoları da aynı torbalara dolduruldu. Yalnızca belgesel, haber ve ham materyaller değil, başta kitap olmak üzere toplanmış video yazılarımın hepsine de el kondu. Dört yaşındaki kızımızın doğumundan itibaren tuttuğumuz aile özel yaşam video ve fotoğraflarımızın hepsi de terör suçu araştırılmak üzere polis merkezinde küflü rafları boyladı.
Türkiye’nin kendi yasalarına göre dijital materyallerin evde kopyalanarak asıllarının sahibinde bırakılması gerekirken, kendi yasalarına bile aykırı bir zorla el koyma zulmüne maruz kaldık. Erdoğan yönetimi mass medyayı ya satın aldı ya da baskıyla susturdu. Şimdi ise bu baskılara maruz kalan toplumsal muhalefetin sesini duyurabildiği tek mecra olan sosyal medya kanallarını da susturmak, insanları Erdoğan yönetimini eleştiren tek bir tweet dahi atamaz hale getirmek istiyorlar. İki tweet bahane edilerek Seyri Sokak’tan ‘terör örgütü”, belgeselci, video aktivist ve habercilerden “terörist” türetmeye çalışmalarının tek amacı var; herkesi susturmak. Susmayacağız, susamayız. Filmlerimi, görüntülerimi ve yazılarımı geri istiyorum.”
Oktay İnce
*Basın açıklamasının İngilizcesi için tıklayınız.