Sibel Tekin hakim karşısına çıktı

“Örgüt üyeliği’ iddiası ile yargılanan yönetmen Sibel Tekin hakkında görülen davanın bugünkü ilk duruşmasında yurt dışı yasağının devamına, adli kontrol tedbirinin ise kaldırılmasına hükmedildi. Dava 8 Haziran 2023 tarihine ertelendi


ALTAN SANCAR, ANKARA

Kalıcı yaz saati uygulamasını ele aldığı “Karanlıkta Başlayan Hayat” isimli belgeseli çeken yönetmen Sibel Tekin’in, “örgüt adına keşif yaptığı” iddiasıyla “örgüt üyeliği” ile suçlandığı davanın ilk duruşması 23 Şubat 2023 günü Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

P24 tarafından takip edilen duruşmada Tekin ve avukatları hazır bulundu. Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), DİSK Basın-İş Ankara Şubesi, İHD Ankara Şube, 10 Ekim Dayanışması, 10 Ekim Derneği, Uçan Süpürge Vakfı temsilcileri ile İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda sinemacı, gazeteci ve hak savunucusu duruşmaya izleyici olarak katıldı.

Kimlik tespiti sırasında yaptığı iş sorulan Tekin, Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim görevlisi olarak çalıştığını, ancak tutuklandığı için görevinden uzaklaştırıldığını söyledi. Ardından savunmasına başlayan Tekin, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olduğunu, 1998 yılından beri bağımsız belgesel yaptığını, 2000-2007 yılları arasında TRT’de asistan ve kurgucu olarak çalıştığını ve 2007’den beri Hacettepe Üniversitesinde kurgu ve belgesel sinema dersleri verdiğini beyan etti. 10 Ekim, Tekel işçileri ve çeşitli toplumsal olaylar başta olmak üzere yıllardır belgesel çektiğini anlatan Tekin, herhangi bir örgüte üye olmadığını belirterek, beraatını talep etti.

“Dijital incelemelerde sadece kriminalize edilmeye çalışılan eylemler gösterilmiş”

Mahkeme başkanı, Tekin’e, “O gün ne çektiniz, neden o saatte çekim yaptınız?” diye sordu. Tekin, soruyu şöyle yanıtladı: “15 Aralık 06.45 saatlerinde Tuzluçayır bölgesine gelerek, Abidin Aktaş önünde indim. Hatta taksi uygulamasından taksi çağırdım ve NATO Yolu’ndan gelen araçları ve yoğun insan kalabalıklarını çektim. Çocukları, dolmuşları, okula işe gidenleri çektim. Yaz saatinin kalıcı olmasıyla ilgili bir belgesel yapmak istiyordum, pandemi nedeniyle yapamamıştım. Karanlıkta başlayan hayat pek çok kişi gibi beni de etkiliyor. İnsanların yüzünü çekmemek için arkası dönük olanları çektim. Işıkla aydınlatılmış okul binalarını çektim. Yürüyerek dikimevine gittim. Dikimevi’nden metroyla işime gittim, oradan da evime döndüm. Bağımsız sinemacıların online toplantısı vardı, geç bitti. Uyudum ve sonra gözaltına geldiklerinde uyandım.”

Duruşma savcısı da Tekin’e, “Sabah saatlerinde Karanlıkta Başlayan Hayat konulu belgeseli çektiğinizi söylüyorsunuz. Bunun için herhangi bir yazılı izniniz var mı?” sorusunu yöneltti. Tekin, “Uluslararası basın kartım olması nedeniyle ayrıca izin almam gerekmiyor. Bu nedenle izin için ayrıca başvuru yapmadım” yanıtını verdi.

Savcı bunun üzerine, “Dijital incelemelerinizin büyük kısmında THKP-C, TİKKO gibi örgütlerin eylem görüntüleri var. Bunlara dair eylemlerin bilgisi nasıl geliyor?” diye sordu. Tekin cevaben, “Ben kamuoyuna açık olan, çağrısı kamuoyuna yapılan eylemleri çekerim. Bahsettiğiniz örgütleri değil, Ankara sokaklarındaki eylemleri çektim. Çok sayıda böyle eylem çektim. Mısır Büyükelçiliği önündeki muhafazakâr grubun eylemini çektim, taraftar gruplarının eylemlerini çektim. Dijital incelemeler sadece belli noktaları almış ve sadece kriminalize edilmeye çalışılan eylemler gösterilmiş” dedi.

“Gazeteciler ve sinemacılar mesleki faaliyetlerinden yargılanamaz”

Tekin’in avukatlarından Cenk Yiğiter, “Kamuya açık alanlar askeri bölge yahut özel bir bölge değilse izin almaksızın çekim yapılabilir. Üstelik kendisi basın mensubu. Sibel Tekin’in çektiği görüntüler kamusal alandadır, önceden duyurulan eylemlerdir. Hatta Sibel’in arkasında muhtemelen emniyet de bu görüntüleri çekmiştir. Sibel şimdi emniyette bile olan bu görüntüleri çektiği için yargılanıyor” dedi.

Olay gününe dair teknik savunmaya geçeceğini söyleyen Yiğiter, “Sibel, Sony marka el kamerası kullanıyor. Teknoloji olarak da 2010’lu yılların kamerası var elinde, çözünürlüğü düşük. Karanlık koşullarda maksimum çekebileceği mesafe 3 metre. Bunu savcı da saptamış. Savcı, hem ‘keşif faaliyeti var’ diyor hem de binalar, araçlar ve insanlar net değil’ diyor. Gayet açık ki bu keşif için uygun bir kamera değildir. Oysa el konulan telefonun çekim kabiliyeti çok daha yüksektir. Sibel, çekim yapmak isteseydi o telefonla çekim yapabilirdi” diye konuştu.

Gazetecilerin ve sinemacıların mesleki faaliyetlerinden ötürü örgüt üyeliğinden yargılanamayacağını söyleyen Yiğiter, “Mehmet Ali Birand, Öcalan’la görüşme yaptı, kamplarda görüntü aldı ve röportaj yayınladı. Dev-Sol’un tarihçesi 32. Gün’de anlatıldı. İstanbul’da DHKP-C militanıyla röportaj yaptı. Ve hiçbirinden ceza almadı. Eski Türkiye’de bile bunlar söz konusu olmazken, şu an Tekin’i neden yargılıyorsunuz?” diyerek müvekkilinin beraatını talep etti.

“İtibarsızlaştırma çabası”

Tekin’in avukatlarından Murat Yılmaz ise şunları kaydetti: “Bu tür davalarda, bu tür kötü iddianameleri düzenleyen savcıların duruşmalara gelmesi gerekir. Farkındalıklarını artıracağız, algılarını açacağız ve bir başkası için böyle hukuki hata yapmayacaklar. İddianamede, belgesel nasıl çekilebilir meselesini sayın savcının burada öğrenmesi gerekirdi. Sibel’e örgüt bulmaya çalışıyorlar. Oysa emniyet yıllardır Sibel’i biliyor, aynı eylemlerde onlar da çekim yapıyor. Sibel’in akademisyen olduğunu, saatlerce aheste aheste keşif yapılamayacağını, Sibel’in çekimlerinin keşif olarak değerlendirilemeyeceğini biliyorlar ama sayın savcı Sibel’i birçok örgütle ilişkilendiriyor. Savcı, Kaldıraç dergisini DHKP-C ile ilişkilendiriyor. Polis bile Kaldıraç’ı bu örgütle ilişkilendirmez, bilirler. Sayın savcı, bütün örgütleri karıştırmış bir de üstüne hangi örgütle bağlayacağını şaşırmış. TİKKO, THKP-C; PKK, MLKP ve DHKP-C isimleri sıralamış. Bu iddianamenin esas olarak iade edilmesi gerekirdi. Savcı ‘Karanlıkta başlayan hayat çekecekse, yüzleri belli olacak şekilde gündüz çekim yapsın’ diyor. Sibel’in derhal beraat etmesi gerekiyor.”

Tekin’in avukatlarından Mehtap Sakinci ise taksi durağının güvenlik kamerası görüntülerini hatırlattı. İzlenmesi gerekliliğini dile getirdi. Mahkeme başkanının, “Dosyada varsa niye izletiyorsunuz” itirazı üzerine Sakinci, “Biz izleyip konuşmak istiyoruz” dedi. Video hakkında konuşan Sakinci şunları kaydetti: “Bakın, Sibel hiçbir yere saklanmıyor, o taksi durağındaki kişiler en az 20 yıldır orada görev yapıyor. Tuzluçayır halkı Sibel’den şüphelenmiyor. Dosyaya üç görüntü konulmuş, biri bu. Bu görüntüler dijital rapor olarak dosyaya sunuldu ve aleyhe delil oldu. Akademik kariyerini ve hayatını belgesele adamış bir kişinin bir gecede ‘bomba hazırlığı’ iddiası benim kariyerimde de adaletle en sert sınanmam oldu. Bütün bu yaşananları Sibel Tekin’i itibarsızlaştırma çabası olarak algılıyoruz. Sibel Tekin’e hala neden bir örgüt bulamadınız mesela? Çünkü ilişkilendirilebileceği bir örgüt yok. Bunu Ankara Emniyeti bile iyi biliyor. Bu itibarsızlaştırma son bulmalı ve müvekkilimin beraatına karar verilmeli.”

Savcı, Tekin’in ihbara konu olan infaz koruma memurlarını özellikle çekip çekmediğinin araştırılması ve aracın kadraja girmesinin farkında olup olmadığına bakılması için bilirkişi raporu hazırlanmasını ve bilgisayarın incelemesini talep etti.

Mahkeme heyeti, savcının talebi doğrultusunda bilirkişi raporu hazırlanmasına karar verdi. Tekin’in yurt dışı yasağının devamına karar veren mahkeme, hakkındaki adli kontrol tedbirinin ise kaldırılmasına hükmetti. Dava 8 Haziran 2023 tarihine ertelendi.

Ne olmuştu?

Sibel Tekin, 15 Aralık 2022 günü Ankara’nın Tuzluçayır semtinde kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle karanlıkta işe giden insanları çektikten sonra, “infaz koruma memurlarının olduğu servis aracı ile yoldaki polis noktasının görüntülere girdiği” iddiasıyla ihbar edilmiş ve 16 Aralık 2022 tarihinde evine yapılan baskınla gözaltına alınmıştı. 17 Aralık 2022’de “örgüt üyeliği” şüphesiyle tutuklanan Tekin, Sincan Cezaevine gönderilmişti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Tekin’in tutuklanmasından 16 gün sonra hazırlanan iddianamede, kalıcı yaz saati uygulamasına dair çekim yapan yönetmenin “örgüt talimatıyla keşif yaptığını” öne sürmüş ancak hangi örgüte üye olduğu belirtilmemişti.

44 gün tutuklu kalan Tekin, 30 Ocak 2023 tarihinde yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol tedbiriyle tahliye edilmişti. Tekin’in tutuklanmasına gerekçe olarak ise “belgesel çekimi sırasında infaz koruma memurlarının olduğu servis aracı ile yoldaki polis noktasının görüntülere girmesi” gösterilmişti.