Şair İlhan Sami Çomak’ın tahliyesi uzatıldı

Tahliyesi son anda, İdare ve Gözlem Kurulu tarafından üç ay daha uzatılan Çomak’ın yaşadığı hukuksuzlukları, şiirle ilişkisini, duvarların engel olamadığı hayalgücünü ve adalet beklentisini onunla yaptığımız söyleşiler eşliğinde yeniden hatırlatmak istedik.


Tam 30 yıldır cezaevinde tutulan ve bugün (21 Ağustos) koşullu salıverilecek şair İlhan Sami Çomak’ın tahliyesi son anda, Silivri 5 No’lu Kapalı Cezaevi Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu tarafından üç ay daha uzatıldı. Sosyal medyadan yaptığı paylaşımla karara dair “Ben iyiyim. Güçlü ve ayaktayım. Siz de güçlü olun. Burdan başı dik çıkacağım, önemli olan budur” diyen Çomak’ın yargılanma süreci için kolaylıkla “yılan hikayesi” denilebilir. 

İlk şiirini cezaevinde yazan, ilk şiir kitabı cezaevindeyken yayımlanan İlhan Sami Çomak’ın hem yargılanma sürecini, yaşadığı hukuksuzlukları hem de şiirle ilişkisini, duvarların engel olamadığı hayalgücünü, adalet beklentisini ve pek çok şeyi Susma Platformu olarak onunla yaptığımız söyleşiler eşliğinde (10 Haziran 2020 Ayşen Güven ve 15 Kasım 2023 Dünya Hapisteki Yazarlar Günü’nde Nedim Türfent imzalı söyleşi) yeniden hatırlatmak istedik.

  • “Mekân veya mahpusluk elbette önemli. Ama şairi söyleten duvarlar değil şiirin kendi öz dinamikleriyle gelişe büyüye şairde belirme anıdır, tüm bu sürecin ele geçirilmez, şekle dökülemez ince belirsizliğidir. Bunu şundan söylüyorum evet cezaevinde olmamla şair olmam arasında bir bağ kurulabilir, çünkü öncesinde şair değildim, gençtim, öğrenciydim, Bingöl’den büyük kente gelmiştim ve şiir yazmaya o gençlikle, öğrencilik telaşımla vaktim olmadı. Aslında şöyle de düşünmek mümkün, cezaevinde olmasaydım belki çok daha iyi bir şair olacaktım. Şaka bir yana demek istediğim şu; şiirin nerede yazıldığı şiiri gölgede bırakabiliyor. Pek çok kez içeride nasıl oluyor da böyle şiirler yazılıyor, minvalinde hayret bildiren değerlendirmelerle karşılaştım. Bunu, şiirin her şart altında kanıtlanmış yaratıcılığını duyurması bakımından sevinçle karşıladım. Yaratıcılık duvarları çatlatır; mutlaka sızar, özgürce akmak kararlılığını yineler! Ama aslolan şiirin kendisidir, nerede yazıldığı değil.

 

  • “Burada, içerde olmamak için yazdım. Sanırım eserlerime güç ve özgünlük katan temel yönelim bu şekilde gelişti. Hayatı seviyordum, onu çağırdım. Bu monoton ve öğütücü zaman ve mekâna alışmak istemiyorum, şiir ve edebiyata bunun için sığındım. Varlığımı üretici etkinliklerle hem duyurdum hem de ona bir değer kattım. Olsa olsa önce kendim için yazmışımdır. Bu zor hayata ancak bu şekilde katlanılabilir zira.”

 

  • “15 Kasım Dünya Hapisteki Yazarlar Günü’nü buruk bir bilinçle kutluyorum elbette. İsterim ki hiçbir yazar içerde olmasın. Dışarıdaki hayatı özgün şekilde anlatmak gel-geç bir çabayla mümkün değildi, şüphesiz. Çok çalışmam gerekliydi, çok çalıştım. Hayal gücüm hep tetikte olmalıydı, yeteneğimi sürekli besleyip bilemem gerekiyordu. Tüm zamanımı buna vakfettim. Üstelik anadilim olan Kürtçe dışında Türkçe’yi sonradan, dayak yiye yiye öğrendiğim düşünüldüğünde, bunun büyük bir travmayı aşmak ve bu travmayı bir sıçrama tahtası olarak başarıyla kullanmak gibi zor bir anlam ve varoluş alanına açıldığını da hesaba katmalı.”

 

  • “Zindanda olmak ile yazılan şiir arasında mutlak bir koşutluk aramak doğru değildir. İnsanın kendisi hakkında konuşması güçtür ama yine de söyleyeceğim, benim şiirim sözün tazyikinden güç alan, dışarıda kalan tüm hayata nefes nefese koşma çabasıyla hızlı akan bir şiirdir. Karamsarlığa meyletmeyen, acıyı yüceltmeyen, mağduriyeti öne çıkarmayan görgülü bir şiir yazma çabasındayım. Görüntülerle düşünürüm, şiirimi de esas olarak görmek üzerinden kurma çabasındayım. Ritim duygusunu yitirmeden hayatın sesini duymak isteyen bir şiir yazıyorum. Şiiri, hayatı daha iyi görmede bir ışık olarak kullanıyorum. Başka bir hayatın, bu kuşatılmış halimin ötesinde, şenliği ve acısıyla bir yaşamın akıp gittiğinin hisli kederiyle yazıyor, şiirimle bir bakıma kaybettiklerimin peşinden koşuyorum! Bu bakımdan şiirimle hücreme davet ettiğim şey aslında hayattır. Bu bakımdan şiirime hiç otosansür uygulamadığım gibi, şiirim sansüre de uğramadı; aksine mecburen şiirimi okuyan buradaki pek çok görevlinin de şiirimi ayrıyeten sevdiği kulağıma geliyor.”

 

  • Ben maalesef benimle ilgili yapılan hiçbir videoyu, daha önce hakkımda yapılmış olan belgeseli göremedim, cezaevinde böyle video izlemek gibi bir imkânım yok. Ama her şeyden haberim var ve bu dayanışma beni güçlendiriyor. Cezaevi, kötülükler içinde bir kötülük. Ama çok büyük bir kötülük. Hayatın kısalığına ve değerli oluşuna hiç uymuyor, taban tabana zıt. Kötülüğünün büyük oluşu da bundan zaten. Kapatılma hissi, sadece cezaevinde olmayla açıklanamaz. Yalnızlık ve unutulmuşluk hisleriyle yol alıyor kapatılmışlık hissi. Bu sebeple dünyanın bana, şiirime gösterdiği ilgi, özgürlüğüm için verdiği mücadele, beni şahsen tanımayan insanların bana ulaşan sevgisi, ilgisi, yakınlığı, şiirime ses olmak için gayret içinde olan şair ve sanatçı dostların emekleri, uğramış olduğum haksızlığı yazan, insanları bundan haberdar eden gazeteci dostların gayretleri, ayrı ayrı çok değerli. Tüm bu çabaların beni ne kadar duygulandırdığını, her bir çabanın tarafımda değerinin ne kadar yüksek olduğunu kelimelerle anlatamam. Herkese ayrı ayrı selam ederim.”

30 yıldır tutuklu!

İlhan Sami Çomak, 24 Ağustos 1994’te henüz 21 yaşındayken gözaltına alınmış ve 13 Eylül 1994’te tutuklanmıştı. Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından yapılan yargılama sonucunda, polisin işkenceyle düzenlediği ifade tutanakları esas alınarak somut hiçbir delil olmadan 2000 yılında müebbet hapis cezasına çarptırılan Çomak’ın dosyası, Yargıtay tarafından onandıktan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitti. AİHM 2007 yılında İlhan Çomak’ın adil yargılanmadığına ve yargılanmasının yenilenmesine hükmetse de, yargılama yolu türlü hukuki engellerle ancak 2013’te açılabildi. 19 Aralık 2013’te İstanbul 9. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nde (ÖYM) görülen davada Çomak’ın tahliye talebi reddedildi. Onca yıl bekleyişten sonra 2016’da AİHM, Çomak’ın yeniden yargılanma talebini haklı buldu ve duruşmalar başladı. 12 Nisan 2016 tarihinde başlayan duruşmalar sonucunda da tahliye kararı çıkmadı.  Çomak, cezaevinde bir yıldan az süresi kaldığı için 21 Ağustos 2023’te denetimli serbestlik hakkı kazanmış,  Çomak’ın başvurusu yine Silivri 5 No’lu Kapalı Cezaevi Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu tarafından reddedilmişti. Avukatlarının üst mercilere yaptığı itiraz da reddedilmiş ve Çomak’ın koşullu salıverilme tarihi 21 Ağustos 2024 olarak belirlenmişti.

İlhan Çomak bu 30 yıl boyunca “Günaydın Yeryüzü”, “Geldim Sana”, “Açık Deniz”, “Karınca Yuvasını Dağıtmamak”, “Hayattayız Nihayet”, “Hayat Seni Çok Seviyorum” ve Kürtçe kaleme aldığı “Çiyayê Girtî”nin de (Tutsak Dağ) aralarında olduğu pek çok şiir kitabına imza attı.