Evrensel Gazetesi‘nin haberine göre gazeteci ve yazar Kaan Göktaş hakkında, sosyal medya hesabından 300 yıl önce yazılmış bir şiiri paylaştığı için “cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle 2 yıl hapis cezası verildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan henüz iki hafta yabancı basına “bana hakaret ettiği için kimseye açılmış dava yok” diye konuşmuştu.
Göktaş, yaklaşık sene evvel Facebook hesabından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir vatandaştan “ezbere şiir okuması karşılığı” şikâyetini geri çektiğine dair gazete haberini paylaşıp altına “benim ezbere bildiğim tek şiir bu” yorumu ile, 18. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde yaşamış divan şairi Sünbülzade Vehbi Efendi’nin Rücu isimli şiirini paylaştı.
Bu paylaşımı bir vatandaşın Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) şikâyeti sonrası Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı Göktaş hakkında soruşturma başlatıldı ve dava açıldı. Yaklaşık bir yıl süren dava süreci sonunda Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi, Kaan Göktaş’ı “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan 2 yıl hapis cezası verdi.
Mahkemedeki savunmasında söz konusu şiirin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir ilgisinin bulunmadığını, şiirin 300 yıl önce yazılmış bir Osmanlı divan şiiri olduğunu, Erdoğan’a ithaf edilmediğini söyleyen ve şiirin Osmanlıcadan günümüz Türkçesine çevrilmesi için bilirkişi incelemesi talep eden Göktaş’ın talebi reddedildi. Göktaş ve avukatı kararı istinaf mahkemesine taşıdı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatları ise “ceza kararında avukatlık ücretine hükmolunmadığı” gerekçesiyle karara itiraz etti.
Mahkemenin kararı sonrasında avukatı aracılığıyla istinaf mahkemesine itirazda bulunan Kaan Göktaş, çok yakın zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “cumhurbaşkanına hakaret” şeklinde kişiye özel koruyucu bir yasa maddesi olamayacağı yönünde karar verdiğini ve Türkiye’yi para cezasına çarptırdığını hatırlattı ve şu sözleri söyledi: “AİHM kararları bağlayıcıdır ve Türkiye Cumhuriyeti yasalarının üstündedir. Dolayısıyla Silivri mahkemesinin verdiği bu karar yok hükmündedir. Üst mahkeme AİHM kararına uyarak bu cezayı bozmalı ve beraate hükmetmelidir. Ayrıca dosyayı incelediğimizde, Savcılık talimatı olmadan polisin kendi başına soruşturma yürüttüğünü ve delil topladığını tespit ettik. Bu da mevcut yasalarımıza aykırıdır. Davaya bakan hakim, sanki bir yerlerden talimat almış gibi, dosyayı doğru düzgün incelemeden, hatta paylaşımdaki şiirin tamamını bile okumadan cezaya hükmetmiştir.”
Göktaş’ın avukatı tarafından Bölge İdare Mahkemesi’ne sunulan itiraz dilekçesinde; “Paylaşılan şiir, eleştiriye kapalılıkları malum olan Osmanlı Sultanları tarafından bile hoşgörüyle karşılanırken, kendisini Osmanlı’nın veliahtı olarak gören Sayın Cumhurbaşkanı’nın bundan rahatsız olması anlaşılamamıştır” ifadesi kullanıldı.
Davaya konu olan şiir, kendisi de bir Osmanlı kadısı yani hakimi olan Sünbülzade Vehbi Efendi’ye ait ve hikâyesi de şöyle: Dönemin padişahı, hiciv sanatı konusunda çok usta bir şair olan Sünbülzade Vehbi Efendi’yi huzuruna çağırır ve “Bana öyle bir şiir yaz ki, ilk mısrasını okuduğumda seni öldürmek isteyeyim, ikinci mısrasını okuduğumda ise seni ödüllendireyim,” der. “Rücu” başlıklı şiire ismini veren Rücu sanatı, Osmanlı Divan Edebiyatı’nda “Sözü daha bitirmeden çevirip başka bir yere bağlamak” anlamına gelmektedir.