SİBEL ORAL
OHAL’in ilan edilmesiyle kapatılan yüzlerce gazete ve televizyon kanalından olan Özgür Gün TV, Van, Jiyan ve Azadi Tv’nin çalışanları 1HaberVar Platformu‘nu kurmuşlardı. Kuruluş sonrası haklarında soruşturma açılan ve iki kez erişim engeline maruz kalan platform geçtiğimiz aylarda yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. Türkiye’nin ilk ve tek Zazaca yayın yapan Jiyan TV’nin eski yayın koordinatörü, 1HaberVar’ın kurucularından İbrahim Aslan’la gelinen süreci konuştuk.
1HaberVar Platformu’nun kurulmasından önceye giderek, biraz da kamuoyunun hafızasını tazelemek üzere platform kurulmadan önce neler yaşandığını anlatmakla başlayalım mı…
15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişiminin ardından iktidar, basın üzerindeki baskıyı arttırdı. Başta Gülen cemaatine yönelik olduğu söylenen OHAL uygulaması asıl olarak Kürt siyasetini ve muhaliflere uygulandı. Bu baskıcı uygulamalardan muhalif basın da nasibini aldı ve almaya devam ediyor. 28 Eylül 2016 tarihinde çoğu Kürt kanalları olmak üzeri 12 televizyon ve 11 radyo kapatıldı. Bu kanal ve radyolarda çalışan binlerce gazeteci işsiz bırakıldı. 1HaberVar Platformu, kapatılan bu kanallarda çalışan bir grup gazetecinin çabasıyla 1 Kasım 2016 tarihinde kuruldu.
1HaberVar Platformu kurulurken devam edebileceğinize inanıyordunuz ama sonra birkaç kez erişim engeli ile karşılaştınız. Gerekçeler neydi, neler oldu o süreçte?
1HaberVar Platformu’nu kurduğumuzda aslında OHAL sürecinin bu derece uzun süreceğini düşünmemiştik ve ekonomik nedenlerle altı aylık bir zaman belirlemiştik. Ancak hem OHAL’in devam etmesi hem de bu baskı ortamında “1 haber” de olsa halka ulaştırmak için devam etme kararı aldık. Kısa sürede on binlerce kişinin sitemizi takip etmesi, sosyal medyadan yaptığımız yayınların yine on binlerce kişi ulaşması bizi motive etti. Bu iktidarın da dikkatini çekmiş olmalı ki iki kez sitemizi BTK kararıyla engelledi. Sosyal medyada yayınlarımıza ulaşım kısıtlandı. Bunun yanı sıra hem platformun birçok yayınına hem de program yapan gönüllü sunuculara ve konuklarımıza “örgüt propagandası” iddialarıyla davalar açılmaya başlandı. Bu baskılara rağmen yayınımızı altı aylık bir süreç olarak düşünürken, bir buçuk yıldan fazla bir süre devam ettirdik. Ancak gönüllü gazetecilerin düzenli bir gelirlerinin olmaması, bulduğumuz fonların çok sınırlı olması nedeniyle yani asıl ekonomik nedenlerle 1HaberVar Platformu’nu kapatmak zorunda kaldık.
Toplamda kaç kişiydiniz?
İlk başladığımızda platformun sabit çalışanı 10 kişiydi. Belli bir süre sonra ekonomik nedenlerle sayımız altıya düştü. Bunun yanı sıra kapatılan kanallardan işsiz kalan gazeteciler (15 civarında) bazen haber ve çektikleri videolarla destek veriyorlardı.
Platformu kapatma kararı almaya sürükleyen nedenler neydi?
Asıl olarak ekonomik nedenler bunda etkili oldu. Ekonomik sorunlar nedeniyle özellikle platformun sürekli çalışanlarının motivasyonunun düşmesi böyle bir karar almamıza neden oldu. Bunun yanı sıra sitelerimizin iki kez kapatılması okuyucu ve izleyici sayımızın da düşmesine neden oldu. Bu da ekonomik nedenlerle birlikte kapatılma kararını çalışanlar açısından tetikleyen bir durumdu.
Aslında Platform baskı, sansür, yasaklama, engelleme, hedef gösterme politikasına karşın bir grup gazetecinin direniş biçimiydi diyebilir miyiz?
Elbette öyleydi. OHAL koşullarına rağmen hedef olan gazetecilerin kendi alanlarında ayakta durarak bir direniş sergilemesiydi. Ve özünde hedefine ulaştı. Sonuçta platformlar dönemsel birlikteliklerdir. 1HaberVar da AKP’nin OHAL’ine muhalif basın olarak susulmayacağını gösteren bir örnek olarak tarihindeki yerini aldı ve gelecekte de iyi bir deneyim olarak yer hatırlanacaktır.
Bu süreçte sizinle yeterince dayanışma içerisinde olunduğunu düşünüyor musunuz?
Olunmadı diyebilirim. Ancak bunu içinde bulunulan koşullarla birlikte değerlendirmek gerekiyor. Çok ciddi bir baskı ortamı vardı. İnsanlar birbirine selam vermekten korkar hâle getirildi. Muhalif bir internet sitesine destek bulmak da bu koşullarda cidden zordu. Ancak şöyle bir durum var. 1HaberVar eğer Amed’de değil de İstanbul veya Ankara’da kurulmuş olsaydı daha fazla destek bulurdu gibi bir durum var. OHAL nedeniyle bölgedeki gazeteciler birçok dönemde unutulduğu gibi bu dönemde de unutuldu. Ne yazık ki muhalif basın içerisinde de daha popüler ve Batı’da olanlar hem ekonomik kaynak hem de görünürlük açısından daha fazla avantaja sahip olabiliyor. Bunun en güzel örneği tutuklu gazetecilerin durumu.
90’lardan bu yana bölgede gazetecilik yapmak adına sizce ne değişti?
Özetle baskı devam ediyor. Tek kelimeyle söylersek, 90’lı yıllarda bölgedeki meslektaşlarımızı öldürerek susturuyorlardı, şimdi ise bizi tutuklayarak, davalar açarak, ekonomik olarak içinden çıkılmaz bir hâle getirerek susturuyorlar.
Bugün anaakım medyaya baktığınız zaman ne görüyorsunuz?
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’da özetlenecek ‘Tekçiliği’ görüyorum. Yalanı ilke edinen, talanı topluma güzel olarak sunan bir medya görüyorum. Gazetecilik değil hiçbir ilkesi ve düzeyi olmayan padişahın gönlünü hoş tutmak için her türlü “soytarılığı” yapan bir medya görüyorum.
Peki ya biraz daha “muhalif” ama merkezden yayın yapan gazete ve haber sitelerine baktığınız zaman manzara nedir?
Bu medya kuruluşlarında liberalizm başat bir durumda. Ne şiş yansın ne kebap havasındalar. Yaşadığımız sorunları, sistemsel değil bir partiden kaynaklı olarak görüyorlar ve çözümün bu partinin iktidardan gitmesiyle geleceğini zannediyorlar. Yanılgılı bir durum. 90’larda Kürt illerinde meslektaşlarımız öldürülürken iktidarda AKP yoktu. Bunu hatırlatabilirim.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi medyanın tüm adaylara eşit davranmadığı ortada. Bir gazeteci olarak neler söylersiniz?
Medyayı tarafsız olarak gören bir gazeteci değilim. Tarafı olmalı ancak objektif olmalı. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ise medya zaten tekleştirildi. Halkın vergileri ile yayın yapan TRT tüm aday ya da partilere mesafeli olup eşit zaman ayırması gerekirken, durum ortada. Aslında içinde bulunduğum ortam ya da sistem zaten eşitsiz. AKP bu eşitsizliği her alanda arttırdı. Anaakım medyayı Havuzakım medyaya çevirdi. Havuzakım medya da toplumu uyutmak için şimdilik AKP’nin borazanlığını yapıyor, yapılan zaten gazetecilik değil.
Gazeteci Tuğba Tekerek anaakım iktidar medyasında çalışanlarla mülakatlar yaptı Biri “Yarın öbür gün her şey bittiği zaman, ayağa kalkıp hüngür hüngür ağlayacağız” dedi. Ne düşünüyorsunuz?
Evet anaakım medyada çalışanların oturup ağlayacakları, tabii özellikle bu işin başında duranların birçok konu olacak. Sadece ağlamayacaklar yerin dibine girecekleri birçok konu da olacak. Tabii bunları yapanlar da ağlayacak ve utanacak vicdan kaldıysa. Bizim ise ne ağlayacak ne de utanacak bir durumumuz olacak. Sadece yapamadıklarımız açısından koşullarımız olmadığı için keşke olsaydı da daha fazlasını yapabilseydik diyeceğiz.
Şimdi siz ve diğer arkadaşlar ne yapmayı planlıyorsunuz?
Zaman gösterecek. Ancak platformun gönüllüleri muhalif medyada çalışmaya kararlı.