İnfaz düzenlemesi geçse de: ‘Bu yaşanan hesaplanmış zulüm’

İnfaz düzenlemesi’nde gazeteciler, siyasetçiler, hak savunucuları ve diğer siyasi suçlular kapsam dışı. İnsan Hakları Savunucusu Osman Kavala ve Şair İlhan Çomak da onlardan


AYŞEN GÜVEN

Yeni infaz düzenlemesi TBMM Genel Kurulu’ndan geçti ancak düzenlemenin kapsam dışında bıraktığı pek çok tutuklu ve hükümlü söz konusu. Susma Platformu olarak yeni infaz düzenlemesinin kapsamı dışında bırakılan tutuklu ve hükümlülerin durumunu, insan hakları savunucusu Osman Kavala ve şair İlhan Çomak üzerinden tartıştık.

Adalet beklentisini yine karşılamayan, mağduriyet ve haksızlıkları gidermeyen düzenlemeyi henüz meclisten geçmemişken Anadolu Kültür Direktörü Asena Günal, İlhan Çomak’ın vasisi İpek Özel ve Avukat Murat Deha Boduroğlu ile bir Zoom buluşmasında konuşmuştuk. 

Kavala ve Çomak’la beraber tüm hükümlü ve tutuklulara dair taleplerini ve infaz düzenlemesini değerlendirdiğimiz yayından seçtiğimiz kimi bölümler yazı olarak da kalsın istedik. Biraz söz uçmasın diye biraz da Kavala ve Çomak için yazık ki değişen bir şey olmadığı için…

‘GERÇEK BİR ZULÜM VE İŞKENCE’

Üçünkü kez tutuklananan Osman Kavala’nın yaşına ve güncel hukuki durumuna dikkat çeken Asena Günal şunları aktardı:Osman Bey 63 yaşında. Cezaevinde ileri yaşta olanlar ve kronik hasta olanlar için bir önlem alınması lazım. Osman Bey’in kronik bir rahatsızlığı yok ama yaşı var ve bu elbette bir risk barındırıyor. Aynı dosyadan 3 kere tutuklanıp 2 kere tahliye oldu. 1 Kasım 2017’de 309. ve 312. Madde’den tutuklandı. 16 ay sonra bir iddianame hazırlandı ve o iddianamede sunulan deliller ve suçlamalar arasında bir nedensellik bağı kurma zahmetine bile girilmemişti. Daha sonra Gezi üzerinden bir yargılama süreci oldu ve ondan beraat etti. Buna rağmen bu tutukluluk halinin devam etmesi hukuka ve vicdana sığmıyor. Aynı dosyadan sürekli tutukluyorlar. En son Gezi’den beraat edildikten sonra resmen tahliye edildiği 312. Madde ile ilgi yargı reform paketi, ‘Tutukluluk süresi 2 seneyi geçemez’ diyor. 312. Madde’den tahliye etmek zorundalardı. Yargı reform paketi ve AİHM’e uymak üzere zaten tahliye etmeleri gerekiyor. Bu ikisini de boşa çıkarmak için son olarak casusluk suçlamasıyla 9 Mart 2020’de tutukladılar. Şu anda Osman Bey o kapsamda içeride. Gezi’den beraat edişinin ertesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan grup konuşmasında ‘’Bir manevra ile beraat ettirmeye çalıştılar’’ diyerek bir tür talimat vermişti. Bugün yargının durumu ortada, bağımsızlığından asla söz edilemez. Biz Gezi’den beraatin olduğu gün kendisini karşılamayı bekliyorduk. Daha sonra öğrendik ki gözaltına alınmış. Hapishaneden çıkış yapıyor, cezaevi aracına biniyor ve araçtayken gözaltına alınıyor. Ondan sonra emniyete getiriliyor ve ertesi akşam tekrar tutuklanıyor. Af Örgütü’nün ‘hesaplanmış zulüm’ dediği şeye çok uyuyor. Bu gerçekten bir zulüm ve işkence.”

‘KAVALA CEZAEVİNDE DE ÇALIŞIYOR’

Kavala’nın uğradığı bu haksızlığın pek çok katkı ve destek sağladığı kültür-sanat hayatımız için eksilttiklerini ve kaybettirdiklerini sorduğumuzda Günal, “Şu koşullarda dahi kültür sanata destek olmayı sürdürüyor. Cezaevinde olsa da hâlâ birlikte çalışıyoruz” diyor. 

Osman Bey Türkiye’nin kültür alanının genişlemesinin en önemli öncülerinden olduğunu söyleyen Günal şunları hatırlatıyor, “Kültür sanata ve sivil topluma katkıları çok büyük. 12 Eylül’den sonra demokratikleşme ve kültürel çeşitliliğin artması konularında önemli çalışmaları var. İletişim Yayınları’nın, Ana Britannica’yı çıkaran Ana Yayıncılık’ın, Kadın Eserleri Kütüphanesi’nin kuruluşunda bizzat yer almış. 1999 depreminden sonra yurttaş girişimlerinde yer alıyor. Sivil toplumda desteklediği çok fazla kuruluş var. TÜRSAK, TEMA, Açık Toplum Vakfı, Tarih Vakfı, TESEV, Helsinki Yurttaşlık Derneği gibi birçok sivil toplum kuruluşunun kurulmasında ve faaliyet göstermesinde katkısı olan biri. 2002’de Anadolu Kültür’ü kuruyor. Ardından Kars’ta bir sanat merkezi ve Tophane’deki Depo’yu kuruyor. Aynı zamanda birçok filmin yapılmasına önayak olmuş biri.”

26 yıldır tutuklu olan ve cezaevinde şair ve yazar olmayı başaran İlhan Çomak bir başka kritik örnek. Vasisi İpek Özel Çomak’ın sağlık koşullarına değinerek şunları söylüyor: “Bu uzun tutukluluk süresince geçirdiği ameliyatlar oldu; mesane ameliyatı ve beyin ameliyatı gibi… Şu an tek başına kalıyor. 26 senedir cezaevinde kalan bir insan ister istemez her türlü mikrop ve virüse karşı bağışıklığını kaybediyor. Bu nedenle endişeleniyoruz. Ama onun dışında sağlığında bir problem yok.”

26 YILDIR ÇOMAK’A İSTİNAT EDİLEN HİÇBİR SUÇ KANITLANAMADI

47 yaşındaki Çomak’ın tutuklanışını ve hatta ömrünü cezaevine hapseden huku cinayetini de aktaran Özel şöyle özetliyor: “22 yaşında coğrafya öğrencisiyken tutuklanıyor. Tutuklandığı yıllar siyaseten aktif olduğu yıllar değil. Amcasının evinde gözaltına alınıp 15 gün ağır işkenceye maruz kalıyor. Aile o sürede hiç ulaşamıyor kendisine. Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yargılanıyor. Neye uğradığını anlamadan idam cezası alıyor. Mahkemede aldığı ölüm cezası iyi haline bakılarak müebbet hapse çevriliyor. AİHM onun cezaevindeki 14. senesinde yeniden yargılanmasına hükmediyor. Çünkü ona yöneltilen suçlamaların delili yok. Cezaevindeki 22. yılında yeniden yargılama sürüyor. Sürecin sonunda müebbet cezası yeniden onanıyor. Bu yargılama haklı ve doğru değil. İnfazın durdurulması, yargılamanın delilleri toplayarak ve baştan yapılan sorgulamalarla tamamlanması gerekirdi. Devlet ona isnat edilen hiçbir suçu kanıtlayamadı. Ona işkence yapan polisler mahkemeye tanık olarak çıkarıldı. Polisler, “Biz şahsı tanımıyoruz, altında imzamız varsa öyledir, biz o zamanlar çocuktuk” dedi. Bu kadar absürt ifadelerden sonra İlhan yeniden müebbet hapis cezası aldı. Bundan iki sene önce Yargıtay bunu onadı. Yeniden yargılamayı izlemeye gelen uluslararası heyetler bile inanamadı. Böyle absürt koşullarda inanılmaz ağır muamelelere maruz kaldı.” 

‘BU KİŞİ ŞAİRDİR, TAHLİYE OLMASI GEREKİR’

PEN üyesi bir şair olan Çomak’ın cezaevi koşullarında ki üretimlerini Özel şöyle vurguluyor, “Sekiz şiir kitabı, sayısız ödülü var. En son aldığı Sennur Sezer Öykü Ödülü en meşhur ödüllerinden. Uluslararası PEN onun için dayanışma kampanyası yapıyor. Şiirleri başka dillere çevriliyor. Çevrildiği ülkelerde oradaki şairler onun için imza kampanyaları düzenliyor, ‘Bu kişi kriminal bir kişi olamaz, bu kişi şairdir, tahliye olması gerekir’ diye. Böyle son derece trajik bir durum söz konusu maalesef.”

‘İNFAZ DÜZENLEMESİ “KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK” MADDESİNE AYKIRI’

Bütün bunlar vicdanları ve bir şekilde aklı da zorlayan gelişmeler, gerilemeler de diyebiliriz” değerlendirmesiyle sözlerine başlayan Avukat Deha Boduroğlu sözlerini şöyle sürdüyor, “Üstelik şu anda bir pandemiden bahsediyoruz. Cezaevlerindeki koşullar ortada. Anayasa’nın 10. Maddesi çok açık: ‘Kanun önünde eşitlik’ yazıyor. Bu düzenleme kanun önünde eşitlik maddesine aykırı. Türkiye’de zaman zaman mahkemeler Anayasa Mahkemesi kararlarını bile tanımamaya kalkıyor. Bu düzenleme birtakım suç isnatlarını ya da işlenmiş suçları kapsam dışında tutuyor. Peki hangi hakla, mantıkla, vicdanla? Virüs cezaevlerine sıçrarsa bu salgın hızla yayılır. Cezaevi koşullarını biliyoruz. Ne kadar temiz olup olmadığını da biliyoruz. Kapasite fazlası mahkumları ve tutukluları biliyoruz. Bu insanların, en azından tutuklu olanların ki bu kişilerin kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı yok, derhal serbest bırakılmaları, adli kontrol şartları altında mümkün. Öncelikle yapılması gereken şey, sadece 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri İnfazı Hakkındaki Kanun’da bir değişiklik. Mesela 16. Madde, ‘’Hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesi’’ başlığını taşıyor. Zaten mevzuatımızda var böyle bir düzenleme. Durumun aciliyeti nedeniyle sadece koronavirüs’ün yayılmasının engellenmesi, hasta tutuklu ve mahkumların derhal tedavi görebilecek şekilde sağlıklı ortama nakledilmesi, en temel hak olan, Türkiye’de de sözüm “korunan” yaşama hakkının gözetilmesi ve bu çerçevede hızlı bir düzenlemeye girilmesi gerekiyordu.” 

‘OSMAN BEY’İN BİR GÜN BİLE TUTUKLU KALMAMASI LAZIM’

“Bu infaz düzenlemesinin antidemokratik olduğu, hazırlık sürecinde sivil toplumun ve baroların dışarıda tutulmasından belli” diyen Asena Günal, “Osman Bey zaten 60 yaş üstü, haksız yere tutuklu, onun bir gün bile tutuklu kalmaması lazım. Bunun için infaz düzenlemesine gerek yok, Osman Bey’i içeride tutarak zaten hukuksuzluk yapılıyor” vurgusunu yineledi. 

İpek Özel ise, Çomak’ın 22 yıldır yargılandığını belirterek “hiçbir yargılama bu kadar sürmez” diyor. Özel Kavala ve Çomak’ın durumlarındaki benzerliğe dikkat çekerek şunları söylüyor “İkisi de hukuksuz bir biçimde tutuklular. Devlet isnat ettiği hiçbir suçu kanıtlayamadı. Zaten hiçbir gelişmiş ülkede verilen 30 yıllık bir ceza yok. Dolayısıyla bu hapis sürelerinin, denetimli serbestlik haklarının, bunların hepsinin yeniden değerlendirilmesi ve insan onuruna yakışır şekilde tasarlanması gerekir.” 

‘DÜŞMAN HUKUKU UYGULANDIĞI ORTADA’

İnfaz düzenlemesi ve bu hukuksuz cezaların sonuçlarını değerlendiren Deha Boduroğlu da “Bir düşman hukuku uygulanıyor, bu ortada” diyor. “Terör suçunun tanımı çok muğlaklaştı Türkiye’de” diyen Boduroğlu, “ Türk Ceza Kanunu’nun daha net bir çerçevesi var. Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. Maddesi’nin 7/2 fıkrasında yapılan değişiklikler ve eklemelerle herkes her söylediği sözle, açıkladığı düşünceyle terör suçlusu haline getirildi. Birçok insan bu suçlamalarla tutuklanıyor. Mesela Çomak ve Kavala’nın, kamuoyundaki birçok insan bildiği gibi eylemlerinin ya da söylemlerinin şiddet içerdiğine dair herhangi bir delil söz konusu değil. Şiddet unsuru içermeyen dosyalarda tutuklu kişiler en azından basamaklı bir şekilde ev hapsine alınabilirdi. Dolayısıyla hukuki anlamda da uygulama anlamında da bunu yapmak mümkün ama bu yapılmadı. Her şey bir yana, üstelik pandemi var şu anda.”

Tartışmanın tamamını izlemek için Youtube kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.