Koronavirüs karantinasında çevrimiçi okunacak ve izlenecek öneriler kitimizle karşınızdayız!
“Öteden beri monolog, politikacıların, din insanlarının, geleneksel öğretmenin, vaizin, otokrat yöneticinin en güçlü araçlarından biri oldu. Bu biçimde, anlatıcı tektir. Birinci tekil şahıs konuşur, yani aktiftir, diğerleri ise dinler, yani pasiftir. Konuşmasında çelişki ve sorgulama yoktur. Tek doğruyu, ki çoğunlukla kendi doğrusunu dikte eder. Anlatıcı kendi hikayesini konuşmasına çoğunlukla bilinçli olarak karıştırır.”
- Yazar ve yönetmen Ebru Nihan Celkan’ın Birinci tekil ve diğer olasılıklar ya da Monolog ve Diyalog içeriği Dünya Tiyatrolar günü yaklaşırken toplumsal baskı ve sanatın bireyselleşmesi üzerine kafa açıcı bir okuma olabilir.
“Türkiye’de sansüre ilişkin tartışmalar genelde, ifade özgürlüğünü sınırlayan yekpare ve ceberrut bir devlet yapısı üzerinden yürütülüyor. Ancak daha yakından bir bakış, 1980 darbesi ve sonrasındaki toptan yasaklamaların tersine güncel sansür mekanizmalarının, belli türde sanatsal ifadelerin ve onların yayılmasının gayrimeş-rulaştırılması ve cesaretinin kırılması ve üreticilerinin hedef haline getirilmesi şeklinde tasarlandığını bize gösterir.”
- Toplum ve Bilim dergisinin Kasım 2012 sayısında Banu Karaca’nın Çağdaş sanat üretimi ve Türkiye’de sansür politikaları yazısı sansür mekanizmasının 1980’lerden bugüne çağdaş sanatı nasıl etkilediğine odaklanıyor.
“Susma Platformu olarak çalışmalarımızdan biri sansür vakalarını susma24.com online portalımızda yayınlayarak görünürlüklerini artırmak, sansüre odaklanan bir okur kitlesi oluşturmak ve son üç yıldır yaptığımız üzere raporlar yoluyla bir derleme oluşturmak. Genel tabloyu görmek adına Susma’nın portalında derlediğimiz sansür vakalarını çeşitli etiketlere ayırarak grafikler oluşturduk.”
- Sansür mekanizmalarını, nasıl ve hangi alanlarda işlediklerini Susma24 sitesindeki verilerle görselleştirdiğimiz Grafiklerle Sansürü Anlamak sansüre dair güncel içeriklerimizden bir tanesi.
- OHAL’de LGBTİ Olmak belgeseli LGBTİ+ aktivistlerinin hem bireysel hem örgütsel anlamda OHAL’de yaşadıkları zorluklara, Olağanüstü hal sırasında kazanılmış hakların kaybedilmesine ve aktivistlerin baskı döneminde geliştirdikleri mücadele yöntemlerine odaklanıyor.