Müzisyenler anlatıyor (III): “Yardım etmek istemiyorlarsa bıraksınlar çalışalım;” “Denetimli bir şekilde konserlerimizi yapalım”

Yazı dizimizin bu bölümünde canlı performans konserlerine dönebilmenin mümkün olduğu kanısı öne çıkıyor. Tonmaister Hünkar Çalışkan da müzisyen Ufuk Şafak da, siyasi parti kongrelerinden daha sağlıklı şartlarda konserlerin yapılabileceğini söylüyor ve gerekli şartların sağlanmasını istiyorlar. Uzun zamandır mesleklerini icra edemez kılınan iki isimden biri pazarcılık diğeri ise motorlu kuryelik yaparak geçimini sağlamaya çalışıyor


AYŞEN GÜVEN

Sabah uyanıp işe giden milyonlar var; metroya, metrobüse binen… Marketler normal trafiğini kat be kat arttırdı. Çöpçüler hâlâ sokakları süpürüyor. Fabrikaların bacaları yine tütüyor. Sokaklar eskisinden kalabalık neredeyse. Sağlığımıza yönelik önlemler kapsamında alınan kapanma ve yasak kararlarına buradan baktığımızda, “sahiden yasaklanan tam olarak ne/neler” sorusu akla geliyor! Salgının en uzun süreli yasaklarıyla sınanan tiyatrocular, müzisyenler ve mekan sahipleri olunca bir de “önlemlerin” sağlığımızı öncelendiğine olan inancımız haliyle bulanıklaşıyor. 

Bu bağlamda yazı dizimizin üçüncü bölüm konukları tonmaister Hünkar Çalışkan ve müzisyen Ufuk Şafak. Onların bireysel hikâyeleri dahi bu bulanıklığı oldukça net bir fotoğraf haine getiriyor. Çünkü işlerini yapamadıkları için biri pazarcılığa diğeri motorlu kuryeliğe başlayan bu iki müzik insanı da kongrelerin yapılabildiği ya da AVM’lerin açılabildiği ortamlardan daha sağlıklı şartlarda konserlerin yapılabileceğini vurguluyor.

Yıllarca Emre Aydın’dan Mirkelam’a, Burcu Güneş’ten Özge Fışkın’a kadar çok değerli müzisyenlerin tonmaisterlığını yapan Hünkar Çalışkan bu nedenlerle, “Yardım etmek istemiyorlarsa bıraksınlar işimizi yapalım” diye seslenirken; grubuyla ilk albümlerine çalışan genç müzisyen Ufuk Şafak’sa “Lebaleb kongreler yapılabiliyorlarsa, biz de denetimli bir şekilde konserlerimizi yapabilelim” diyor. 

Bugün mikrofonda onların sesleri var…

Sizler deyim yerindeyse müzik sektörünün “görünmez kahramanlarındansınız.” Şimdilerde mesleğiniz hiç olmadığı kadar anılır da oldu fakat bir tonmaister ne yapar Hünkar? 

Hünkar Çalışkan

Aslında çok basit bir anlatımı var. Bir canlı müzik konserine gittiğinizde size, kulağınıza ulaşan seslerin doğru şekilde duyulmasını sağlayan kişi tonmaisterdır. Mesela müzik gruplarının belli başlı enstrümanları vardır, biliyorsunuz. Bunların kendi içlerinde ve konser alanındaki genel duyumuna göre tonlamasını, mixini biz yaparız. Açık ve kapalı konser alanlarının kendilerine ait soundları vardır ve buralarda iyi duyum olmasını sağlamaya çalışır tonmaisterlar. Türkçesi; herkes için o sesin kabul edilebilir, dinlenebilir olmasını sağlar. 

Pandemi Türkiye’de görülene kadar ve konserler, canlı performanslar durdurulana kadar hangi sanatçılarla, hangi mekânlarla çalışıyordun? 

Uzunca bir süre Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde çalıştım. Oranın ses, ışık, görüntü bütün teknik işlerini ben yaptım. Demirbaş gibiydim orada, 12 sene bir fiil hatta son yedi sene haftanın yedi günü çalıştım. Haliyle görmediğim, tanışmadığım bir müzisyen yoktur herhalde. Çünkü orası efsane bir yerdi. Duyumu efsunluydu adeta. Hayal Kahvesi’nden ayrıldıktan sonra bir süre freelance teknisyen olarak çalıştım. Mesela yine uzun zaman Emre Aydın’la çalıştım ki onun prodüksiyonu büyük bir işti. Yine Hayal Kahvesi’nde çalışmaya başladığım Özge Fışkın’la devam ediyoruz. Mirkelam’la çalışıyorum normal şartlarda. Onunla da Hayal Kahvesi’nde çalışmaya başlamıştım. Dönem dönem Pentagram’la dönem dönem de Burcu Güneş’le çalıştığım oluyordu. Emircan İğrek ile çalışmalarımız sürüyor, sürecek inşallah. Onunla da bu sene üçüncü yılımız olacaktı, konserlerimiz olsaydı… MilyonFest vs. onlarda da genelde monitörlük yaptım. Onları da dahil edebilirsiniz. Başka festivaller de var da anlatması uzun sürer şimdi. Tabii pandemiden dolayı konserlerimiz yok biliyorsunuz.

“KENDİ ÜLKEMDE TANINMIYORUM, BANA YARDIM ELİ UZATACAK HİÇBİR KURUM YOK. CİMER’E BAŞVURDUM, DESTEK İSTEDİM. CEVAP YOK!”

Aylardır çalıştığınız sanatçılar konser yapamazken sizin için devam eden işler oluyor mu ya da devamlılığı olan bir geliriniz var mı? 

Yok, tabii ki yok. Nasıl yok? Bazı müzik grupları -yani keyfi yerinde olanlar, durumu kötü olmayanlar- ses teknisyenlerine, rodilere etraflarında beraber çalıştıkları çalışanlara maddi olarak bir şekilde yardım etmeye çalıştılar. Bu bizim başımıza da geldi. Böyle birçok müzisyen arkadaşımızdan destek aldık. Çalışıyormuşuz gibi arada bir bize destek attılar. Pandemi başladığından beri hiçbir grupla/sanatçıyla doğru düzgün bir konser verip beraber devam edemedik işimize. Ama böyle ufak ufak herkes elinden geldiği kadar taşın altına elini koydu. Herkes birbirine yardım etti. Birileri de bize yardım etmeye çalıştı. Bir geçen yaz temmuz da böyle bir açıldı ya, 16-18 tane filan konserimiz yazıldı ama bunların da ancak dokuz tanesini yapabildik. Çoğunda gittik, konser mekânında iptal oldu. Mersin’de bir konser vardı mesela, açık hava filan ama iptal ettiler. Öte yandan gittik kapalı bir yerde yan yana sosyal mesafe korunmaksızın 300-400 kişi ile konser yaptık, bir şey olmadı. Bu konuda bir karambol vardı yazın da. Nereden bakarsanız bakın iki senede dokuz tane konser nedir, hiçbir şey! Bir yılı geçti işsiziz, artık hiçbir gelirimiz yok. Hiçbir şeyimiz yok.

Hatta şunu da paylaşayım; geçen sene Şubat – Mart gibi CİMER’e de başvurdum, destek istedim, durumumu da anlattım. Hiç dönüş olmadı, hemen iki ay sonra tekrar başvuru yaptım. İlk başvurumu hatırlamıyordum ikinciyi yaparken gördüm, duruyor orada. İşte “Ben ses teknisyeniyim, eğlence sektörü çalışanıyım 12 aydır da çalışmadığım için işsizim, evliyim, iki çocuğum var” diye yazdım, anlattım. İkinci başvuruma da cevap gelmedi. Tamam bir şekilde geçiniyorum, bir şeyler yapıyorum, bir şeylerimi satıyorum, devam etmeye çalışıyorum. Bütün kritik giderlerimi de en minimuma düşürdüm. Ama asıl sorun şu; kendi ülkemde tanınmıyorum. Bana yardım elini uzatacak hiçbir kurum yok. Sen ne yapıyorsun gel diyen bir Allah’ın kulu olmadı. 

“PAZARCILIK YAPIYORUM EVET. YADIRGAMIYORUM, HOR DA GÖRMÜYORUM HATTA ÇOK DA GURUR DUYARAK YAPIYORUM.”

“Bir şekilde yaşıyorum” dedin ama ne şekilde yaşıyorsun sahiden? 

Eşimin ailesi uzun yıllardır pazarcılık yapıyor. Onların aile mesleği gibi pazarcılık ve İstanbul’un birkaç semtinde pazar tezgâhları var. Ben de geçen sene boşta kalınca onlara yardım etmeye başladım. Sonra baktım pazarcı olmuşum. Baya baya yani, örneğin dün gece pazardan çıktım geldim, yarın sabah yine pazara gideceğiz. Ufak tefek biraz gelirim oluyor. İşte pazardan mutfak malzemelerini, meyve, sebze, salatalık ne alabilirsem onları alıyorum, o da bir şekilde destek oluyor. Kendi işlerimizden de çıkıyor çıkmıyor değil. Mesela, birkaç tane televizyon kanalına filan iş yaptım da çok sürekliliği olan ve hayatımı devam ettirebileceğim işler değil bunlar. Normal konserden kazandığımızın yanına bile yaklaşmıyor. Anlayacağınız ne bileğimizin hakkıyla yorulabiliyoruz ne de karşılığını alabiliyoruz şu anda. Teknik alt yapıda olduğu için bir yere ses sistemi kurup sökebilirim, sıfırdan yapabilirim. Öyle işler yapabilir miyim diye bakıyorum. Çünkü benim için fark etmez konser salonu olması; burası hastane de olabilir pastane de olabilir,  hepsini yapabilirim.

“AVM’YE HES KODU İLE GİREN KONSERE DE GİREBİLİR”

İşini yapamamanın ruhsal olarak da bir sarsıntısı olsa gerek? 

Hünkar Çalışkan

Olmaz mı ya olmaz mı! Pazarcılık yapıyorum evet yadırgamıyorum, hor da görmüyorum hatta çok da gurur duyarak yapıyorum. Her işi de yaparım ben, severim  çalışmayı. Yapım öyle. Ama herkes başka bir sektöre geçemez ki. Biz de doğal olarak işimizi yapabilmek istiyoruz. Bir şekilde bunun yolu gösterilsin bize. AVM’ye HES kodu ile giren konsere de girebilir arkadaşım. AVM’deki o risk konserde de aynı. Koskoca AVM’lerde bütün kafeler açık, millet yemek yiyor, mağazaları geziyor, içerisinde belki 400-500 dükkan var belki daha da fazla; çalışanlarını düşünün. Bir AVM’de onca insan çalışıyor, 10-15 bin insan orayı gezip, yemek yiyip, alışveriş yapabiliyorsa biz de 300 kişi 500 kişi bir yerlerde konser verebiliriz. Mevzu HES koduysa ben çok rahat HES kodu gösterilerek insanların içeri alındığı bir konseri düzenlerim. Ama açmıyorlar bizim sektörü, niye açmıyorlar kafam almış değil. Tamamen kişisel sebepler bana göre benim tek anladığım şey bu. Bizim işimiz bir ya da birkaç kişinin iki dudağının arasında. Yardım etmek istemiyorlarsa, bıraksınlar çalışalım…

“BİZİM İŞİMİZ BİR YA DA BİRKAÇ KİŞİNİN DUDAĞININ ARASINDA. YARDIM ETMEK İSTEMİYORLARSA, BIRAKSINLAR ÇALIŞALIM…”

Bir başka konu da bu dönemde sektör emekçilerinin yan yana gelmesi meselesi Hünkar. Mesela müzisyenlerin meslek örgütleri var, yetersiz de bulunsalar orada bir şeyler yapılmaya, değiştirilmeye çalışılıyor. Siz o meslek örgütlerinin bir parçası olabiliyor musunuz?

Ben çok isterim. Zaten benim en büyük pişmanlığım budur. Niye? Çünkü aklım başıma yeni geldi. Tamam günlük yevmiye ile çalışıyoruz, aldığımız paralar acayip paralar değil. Bir de çok masraflı işler yapıyoruz. Havaalanına gitmek gelmek, uçak kaçırmak, biletleri yeniden cebinden almak gerektiği zamanlar oluyor. Her zaman rahat gidip HAVAŞ’la ulaşamıyoruz, taksiye binmek zorunda kalıyoruz gibi pek çok ekstra giderimiz mevcut. Bir de herkesin kendine ait sorumlulukları söz konusu. Çok önemli paralar da kazanmadığımız için kendimizi vergi dilimine dahil etmiyoruz da. Zaten bu eksikliği düşündüm salgın başladığında, dedim ki “Bize hiçbir destek olmayacak eminim, nasıl yapacağız biz bunu nasıl destek alacağız?”. Nitekim öyle de oldu. Nereye başvursam deniyor ki “Sen bugüne kadar vergi ödedin mi devlete?” Evet çok sevdiğim bir yönetim yok şu an ama haklı oldukları bir yer de var. Yoksa elbette pek çok şekilde vergi mükellefi oluyoruz. 

Sosyal güvencen var mı bu arada, ailen de var çünkü?

Evet var. Ben şu anda Emeklilikte Yaşa Takılanlardanım (EYT). Ama benim o kadar çok arkadaşım var ki vergi dilimine müdahil olmayan, güvencesi olmayan, hiçbir şekilde durumunu kanıtlayamayan… 

“BÖYLE BİR SEKTÖRÜN OLDUĞU FARK EDİLDİ”

Sektörün teknik kısmında çalışanları bir araya getiren bir oluşum, dernek, meslek birliği var mı? 

Bir sürü meslek odası filan var. Pandemide de çıktı işte bu tonmaisterlerin, teknisyenlerin hepsini kapsayan platformlar çıktı. Ben onlardan bir tanesi olan TEGSEP’e (Türkiye Eğlence ve Gösteri Sanatları Emekçileri Platformu) üyeyim. Biraz daha sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. İyi şeyler de yapıldı, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’la görüşüldü biliyorsunuz. Bize dönüş sağladılar. Ocak, şubat, mart, nisan, ve mayıs aylarında oraya başvuran herkese 1000 lira vereceğini söyledi. O da bir başarı, sonuçta böyle bir sektörün olduğu fark edildi. Zaten bizi tanımak, bilmek, görmek istemiyorlardı. Çünkü biz onlara göre yiyor, içiyor affedersin eğleniyor, geziyor, tozuyoruz. Biz tü kakayız. Bizim ülkemizde sadece vergi almayı biliyorlar, hiç de bir geri dönüşü yok. İnsanları gırtlağına kadar sömürme dertleri var. Bizim kayıtsız olmamızın %98 sebebi de budur. Yani ben bir yerden 1000 lira bir yevmiye alıp da ne kadar bir vergi verebilirim ki. Eminim ki o 1000 liranın %60’ını benden vergi olarak kesecektir. Bu yüzden de hiçbirimiz vergiye tabi olmadık. Bu işler zamanında yapılsaydı, 15-20 sene önce yapılsaydı bizim aldığımız yevmiyeler de güzel olsaydı belki başka olurdu. O bir sendika ile mi olurdu, bir platform ile mi olurdu, bakanlıkla mı olurdu, bilmiyorum. 

                                                                                   *****

İstanbul’da yaşayan müzisyen Ufuk Şafak salgına kadar yer aldığı gruplarda hep bas gitar çalmış. Asıl olarak alternatif rock müzik yaptığını söyleyen Şafak, yanı sıra birçok farklı grupta farklı türlerde müzik yaptığını da ekliyor. “Sahnede olmak sadece geçim kapısı demek değil biz müzisyenler için. Bir yaşam tarzı” diyen müzisyen, sahnede olmayı çok özlediğini her fırsatta vurguluyor ve şunları söylüyor; “İnsanlarla iletişim kurabilmeyi, hep bir ağızdan aynı şarkıları söylemeyi özledim… Hayatımdan çok şey eksildi, sanki eksikmişim gibi hissediyorum artık.”

MOTORLU KURYELİK YAPIYOR

 Ufuk Şafak

2020 Mart’ından beri sahne almadığını söyleyen Ufuk Şafak, o günden bugüne de müzikten hiç para kazanmadığını belirtiyor. 

“Tabii ünlü bir müzisyen olmayınca haliyle geçinmek çok kolay olmuyor” diyen Şafak, işini yapamaz hale geldiği için bu dönemde motorlu kuryelik yapmaya başlamış. Kısa bir süre önce geçirdiği trafik kazası yüzünden 1-1,5 ay o işi de yapamadığını anlatan Şafak, elbette “ya elimde sakatlık kalsaydı ve bir daha gitar çalamasaydım ne olurdu” diye düşünmüş. Sağlığı toparlanan müzisyen kuryeliğe dönmüş olduğunu aktarırken pandeminden önce çalmaya başladığı Ne Münasebet grubuyla bir albüm çalışmasına başladıklarını da heyecanla paylaşıyor. 

“DENETİMLİ BİR ŞEKİLDE KONSERLERİMİZİN YAPILMASI İÇİN İMKAN TANINSIN”

“Sanatımızı icra etme biçimimiz yakın temas da gerektirdiği için ilk etkilenen sektörlerden biri olduk” diyen Şafak, “Ama tabii bunu sadece müzik ile sınırlandıramayız. Bizim gibi farklı sektörlerden olup aylardır işsiz kalan insanlar var. Devletin bizleri yalnız bıraktığını hissediyorum ve bu alanda mağdur olan insanlar için daha fazla yatırım yapılmasını bekliyorum. 

Şahsen hiçbir kurumdan ya da devletten destek almadım bu süreçte. Bu böyle olmamalı” diye vurguluyor. 

Ufuk Şafak, “sesi duyulmayan müzisyenlerin” sesi olma çabamız için platformumuza teşekkür ederken “Bakanlıktan ya da yerel yönetimden beklentim lebaleb kongreler yapılabiliyorlarsa, denetimli bir şekilde konserlerimizi yapabilmek için bizlere imkan tanımaları…” diyerek öncelikli taleplerini dile getiriyor.