Susma Platformu, Sansürün Gölgesinde Bir Direniş Stratejisi Olarak Sanat başlıklı söyleşiyle 27 Mayıs’ta Mardin’deydi.
4. Uluslararası Mardin Bienali’yle eş zamanlı olarak Mardin Sinema Derneği’nde gerçekleştirilen etkinliğin konuğu ise akademisyen, eleştirmen ve küratör Ezgi Bakçay’dı. Bakçay’ın tarihsel sansür vakalarından sanat-siyaset ilişkisine, sansüre karşı mücadelenin önündeki engellerden sanatın sansürün radarına yakalanmadan kendini nasıl var edebileceğine dair örneklere değindiği söyleşiye bienal ziyaretçilerinin yanı sıra kentten ve bölgeden sanat inisiyatifleri, öğrenciler de ilgi gösterdi. Çeşitli kurumlarda ve özel üniversitelerde sanat teorisi alanında eğitim veren, sanat etkinliklerinde küratörlük ve sanat danışmanlığı görevleri üstlenen Bakçay, aynı zamanda son üç senedir ARTİST Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı’nın koordinatörlüğünü de yürütüyor.
Sözlerine sansürün toplumsal bir örgütlenme olduğunu, OHAL’de de iyice ifadesini bulduğunu belirterek başlayan Bakçay, sansürün sadece ceberrut bir devletin total bir baskı aracı olmadığını vurgulayarak sansürün dilde başladığını, bireyle toplum arasındaki ilişkinin başından sansür ilişkisi olarak kurulduğunu vurguladı. “Dil aracılığıyla birbirimize bildiğimiz şeyleri anlatıyoruz, anlatamadığımız yerde de sanatın araçlarına başvuruyoruz. Daha işin başında sanatla sansür arasında bir ilişki var ve sanatın kendisi daha en başında bir çeşit mücadele aracı olarak ortaya çıkıyor” diyen Bakçay, öte yandan sanatın da kurum olarak bir sansür aracı olduğunu dile getirdi.
İstanbul Sanat Fuarı gibi kamusal alanda geniş kitleleri ağırlayan etkinliklerin çatışmaya ve çarpışmaya açık alanlar olduğunu belirten Bakçay, bir mekânı kamusallığa açmanın aynı zamanda örgütlenmeyi geliştirme mücadelesi de olduğunu vurgulayarak ortak bir söylemi ve mücadele araçlarını hem üretebilmenin hem de pratikte işletebilmenin önemine değindi.
Söyleşi, Mardin ve çevre kentlerdeki sanat öğrencileri ve sanatçı inisiyatiflerinin soruları ve deneyim paylaşımlarıyla devam etti.