ÖZKAN KÜÇÜK
Diyarbakır’da kayyım politikaları sonucunda mekân sıkıntısı çekmeye başlayan sanatçılar son yıllarda bağımsız sanat merkezleri kurmaya yöneldiler. 2017’den bu yana açılan irili ufaklı sanat mekânları arasında adından en çok söz ettirenlerden biri ise Barış Işık ve Savaş Işık tarafından inşa edilen Mordem Sanat.
İkisi de farklı üniversitelerde konservatuvar eğitimi alan Barış ve Savaş kardeşler yıllardır hem tiyatro alanında hem de ekoloji alanında kolektif çalışmalar yapıyor.
Sözlerine biz ‘Mordem Ailesi olarak’ şeklinde başlayan Barış Işık, “Biz burayı ikimiz tüzel bir girişim olarak kurduk ama kolektif olarak çalışan bir ekip Mordem Sanat. Daha önce ekolojiyle ilgili çalışmalar yürüten EkoJîn kolektifiydik. Daha sonra Bûka Baranê Derneğini kurmuştuk. Kobani’de yeniden inşayla ilgili de bazı projelendirme çalışmalarımız olmuştu” diyor.
Işık kardeşler aile mirasları olan bir tarlayı satarak Mordem Sanat’ı inşa etmişler. Bu yönüyle ender rastlanan bir girişim olma özelliğine de sahip olan bu mekân için Savaş’ın ortaya koyduğu yaklaşım ise dikkate değer: “Elimizde bir arsa vardı. Yıllardır bizim aile kullanıyordu ki bana göre bu arsa zaten halka aitti. Zaten halkın olanı bu şekilde tekrar halka kazandırmış olduk. Bu şehre bir sahne kazandırmış olduk.”
Macera kayyım atamalarıyla Batman’da başlıyor
2016 yılının sonlarına doğru peş peşe kayyım atamaları başladığı sırada Batman Belediyesi’ne bağlı Şehir Tiyatrosunda çalışmakta olduğunu söyleyen Barış, “Şehir Tiyatrosu ve Orkestra Müdürlüğü kurulmuştu ve biz de bu bünyede çalışıyorduk. Şehir Tiyatrosu’nu o düzeye getirmek için yaklaşık beş yıl çalışmıştık ve kayyımın ilk işi bu müdürlüğü kapatmak oldu. Kayyım iki müdürlüğü kapattı; biri bizim bünyesinde çalıştığımız Tiyatro ve Orkestra Müdürlüğü diğeri de Kadın Müdürlüğü idi. Kayyım gelince mekânsal olarak da dört tane halkevinin yanı sıra yapımı tamamlanmak üzere olan (şimdi faaliyette) Ahmet Güneştekin Kültür Merkezi de elimizden alınmış oldu. Oyun sahneleyebilecek hiçbir alanımız kalmamıştı” diyor.
Bunun üzerine Şehir Tiyatrosu oyuncuları ekip olarak bir süre faaliyet göstermeye çalışsa da imkansızlıklar neticesinde tamamen dağılır. Barış bir süre Bahar Kültür Merkezi bünyesinde çalışmalarını sürdürdüğünü, burada atölyeler gerçekleştirdiklerini ve bunun yanı sıra bir oyuncu arkadaşıyla sokak tiyatrosu yaptıklarını söylüyor. Ancak bir süre sonra ekonomik koşullar nedeniyle Diyarbakır’a döner.
Bu arada Diyarbakır’da…
Bu arada Diyarbakır’da Şibak isimli butik bir tiyatro salonu işleten Savaş Işık ise daha kullanışlı bir mekân açma düşüncesindeydi. Savaş daha büyük bir bodrum katı tutup burada bir sahne kurmayı planlıyordu.
Yani Işık kardeşlerin alternatif bir mekân kurma düşünceleri kayyımdan önceye dayanıyor aslında.
“Tabi bütün bu süreç boyunca Savaş’la burada oluşacak yapının nasıl olacağı hakkında da konuşuyorduk. Mordem aslında bizim; bağımsız, özel sanat alanlarının olması üzerinden çokça konuştuğumuz bir şeydi. Çünkü kayyımla birlikte şöyle bir şey açığa çıktı; ne kadar çok kurumsal çalışma olursa olsun, ne kadar çok sanat alanı olursa olsun, bir anda el konulabiliyor,” diyen Barış, “Nihayetinde tüm bu kurumlar bir anda elimizden alınmış oldu.
Kaldı ki zaten bunların yanında da alan gerekiyordu. Mesela şimdi bakıyoruz, kayyım sonrası Diyarbakır’da çok sayıda irili ufaklı sanat alanları oluştu. Yani bu özel ve bağımsız alanlar gerekli. Birçok kesime ulaşmanın bir yolu da bu aynı zamanda” diyor.
Kayyımlar gelmeseydi de bağımsız alanların güçlendirilmesinin gerekli olduğunu söyleyen Barış, “Sivil alan güçlenmediği sürece kazanımlar kalıcı olmuyor aslında. Yani bu yeni sanat alanları aslında tesadüf değil, bir ihtiyacın sonucuydu” diyor.
Kamusal veya sponsor desteği olmadan sanat yapılarının ayakta kalmasının çok zor olduğunun altını çizen Barış, “Ama bağımsız yapılar bir şekilde varlıklarını sürdürmeli. Biz 800 yıllık bir aile mirası olan tarlamızı satarak burayı kurarken, bu harcadığımız paranın şu kadar sürede geri geleceğini düşünerek yapmadık, çünkü biliyoruz ki buradaki faaliyetle o para geri gelmez” diyor.
İki kardeş buraya tüm maddi varlıklarını harcadıklarını ve bu süreçte aile çevresiyle sorunlar da yaşadıklarını, herkesin onlara delirmişler gözüyle baktıklarını da anlatıyorlar gülümseyerek.
Mordem Sanat mekânını gezerken yapılan işin derme çatma olmadığını, alanın kullanımından teknik malzemelere kadar eksiksiz bir çalışma yapıldığını gözlerimizle görüyoruz. Bize göre bu açıdan bakıldığında da örnek olacak bir mekân burası.
Mordem Sanat bünyesinde neler yapılıyor?
Mordem Sanat’ı sahne sanatları eğitimi veren bir kurum olmanın yanı sıra, bir araştırma laboratuvarı olarak da gördüklerini söyleyen Barış ve Savaş kardeşler, yaklaşık yirmi yıldır bölgedeki yerel sanat formları üzerine çalışmalar yaptıklarını ve çoğunluğu gösterim sanatlarına ait formlar olmakla birlikte tarihçilerin ve edebiyatçıların da üzerinde çalışabileceği eserler ve bulgular derlediklerini de söylüyorlar.
“Bizim kültürümüzde qewilbêjlik, çîrokbêjlik ve dengbêjlik gibi birçok anlatım formu mevcuttur. Bu formlar aynı zamanda görsellik de içerir. Bugün dünyada tiyatro, anlatmanın yeni yollarını arıyor. Sanatta belli aralıklarla bir yenilenme ihtiyacı oluyor’ diyen Barış, ‘Bizim de şenlikli toplum örneklerinin topluma yeniden geri kazandırılması gibi bir kaygımız, iddiamız var. Bütün bunları manifesto dediğimiz bir doküman çerçevesinde yapıyoruz. Bütün bunlar bize göre, toplumsal ekolojiyle çok bağlantılı,” diyor.
“Zaten bu amaçla, orta vadede bir Ekolojik Yerleşke kurma düşüncemiz de var. Daha çok sanat araştırmalarının yapıldığı bir yerleşke olacak ama ekolojik alandan da beslendiğimiz için o yönünün de güçlü olacağını söyleyebiliriz’ diyen Savaş da çalışmalarının Mordem Sanat’la sınırlı kalmayacağının işaretini veriyor: “Yıllardır yapmak istediklerimizin bir karşılığı Mordem ve bununla kalmayı da düşünmüyoruz, Ekolojik Yerleşke bir sonraki durak olacak.”
Etkinlikler ve ulaşılan seyirci
Mordem Sanat’ın resmi iskânının tiyatro salonu olarak çıkarıldığını söyleyen Barış, buranın her zaman bir sahne olarak kalacağının garantisi olarak bunu önemsediklerini belirtiyor.
Salonu amatör, profesyonel birçok sanatçıya açtıklarını söyleyen Barış, ihtiyacı olan sanatçılara destek amaçlı olarak salonu ücretsiz de tahsis ettiklerini dile getiriyor.
“Biz daha çok tiyatroya yoğunlaşıyoruz ama sanatın her alanında çalışmalar yürütülüyor burada” diyen Barış, “Biz, Mordem’i oluşturan aile, 17-18 aydır fiili olarak buradayız ama geçmişte farklı alanlarda çalışıp günün birinde böyle bir yerde buluşmanın hayalini kuran insanlarız. Daha önceden bağlantılarımız vardı ve birlikte işler çıkarıyorduk ama ilk kez buradaki geniş olanaklarla bir aradayız” diyor.
Bu süre zarfında iki ayrı festival yaptıklarını belirten Savaş ise “Birini geçen ay yaptık, SOLO tiyatro festivali, tek kişilik oyunların katıldığı uluslararası bir festivaldi. Geçen sene de her alanda etkinliklerin yapıldığı bir bahar şenliği gerçekleştirmiştik. Bu arada otuzun üzerinde konser yapıldı sahnemizde. Yaklaşık 300 çocuk eğitim aldı. Ücretli veya ücretsiz tüm oyunlarımızla, çoğunluğu çocuk olmak üzere 20.000’in üzerinde seyirciye ulaştık” diyerek kısa bir etkinlik özeti yapıyor.
Artık etkinlik ne olursa olsun; gelen seyircinin %35’i oranında, etkinliğe göre değil, “Mordem’de ne var” diye bakıp gelen sabit bir seyirci kitlesine ulaştıklarını ve festivalde her oyunda %60 doluluk oranı yakaladıklarını da ekliyor.
Geçen yıl Diyarbakır Barosunun ulaşım desteğiyle tiyatroyu köylere taşıma projesi yürüten ekip, bu yıl da Kültür İçin Alan desteğiyle Köyümüze Şenlik Geldi projesi kapsamında, dokuz ayrı köyde, çocuklarla iki günlük tiyatro etkinliği ve kukla atölyesi gerçekleştirmişler.
Direnişin yeni bir boyutu
Diyarbakır’ın bir direniş kimliğine sahip olduğunu vurgulayan Savaş, “Son süreçte sanat icracılarının böyle özel alanlar açması bu şehrin farklı bir direniş yönüdür bizce. Bu sahneyi bu şehre açtık, elimizdeki parayla başka bir girişimde bulunmayı düşünmedik bile. Bazıları deli olduğumuzu düşünüyor, aslında haksız da değiller” diyerek gülümsüyor ve ekliyor: “Sanatçıların tam bağımsız olması gerekiyor, her şart altında sanatçıların özgürlüğü korunmalı.”
Zihinleri işgal eden kapitalist sisteme karşı en çok yapılması gereken şeyin çocukları kurtarmak olduğunu söyleyen Savaş, “önceliğimiz kadınların ve çocukların kültürel hayata katılımı. İkincil önceliğimiz ise kültürel mirasın korunması. Bahsettiğimiz anlatım formlarıyla ilgili çalışmalarımız da bu kapsamda. Çünkü anlatılan hikayeler hiç birimizin şahsi malı değildir, bu toplumun kültürel mirasıdır. Ve bu da her ölen yaşlı bireyimizle birlikte ölüyor, buna seyirci kalamayız’ diyerek ekliyor: ‘Bu ekibin dışında olup da kültürel miras açısından bu şehre bir şey kazandırmak isteyen herkese açık burası.”