Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) bir basın duyurusu yaparak 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni 2014 yılındaki sansürün sorumluluğunu kabul ederek, sansürle hakiki bir yüzleşmeyi gerçekleştirmek için gerekli adımları atmaya ve alanları açmaya; tüm sinemacıları da temel ilkeler üzerinde beraber düşünmeye ve ortaklaşmaya davet etti.
Sansürle sahiden yüzleşmek istiyor muyuz başlıklı basın duyurusunda festival yönetiminin ve sinema sektörünün sansürle sahiden yüzleşmek istemeleri durumunda bunu başarabilecekleri, 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde sansürlenmiş filmlerin gösterilmesi, sansür ile ilgili forum ve etkinliklerin düzenlenerek konunun görünür alana taşınması sağlanabilirdi denildi. Fakat tarafların bu çözümlere yanaşmadığı, dolayısıyla 2014 yılındaki sansür vakasıyla bir yüzleşme ve konu ile ilgili bir özrün sağlanamayacağı ifade edildi.
Belgesel Sinemacılar Birliği’nin yayınladığı basın duyurusunun tamamı şu şekilde:
“Sansürle Sahiden Yüzleşmek İstiyor muyuz?
Öyle anlaşılıyor ki 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali; Organizasyonun ‘Sinema ve Özgürlük Algılaması’ ve ‘Sektör Temsiliyetinin Zafiyetleri’ ile Festivalin hafızasına ‘Sansür ve Özür’ ile ilgili kıymetli bir not düşemeden yapılmış olacak.
Festival yönetimi ve sektör, sansürle sahiden yüzleşmek isteseydi bu başarılabilirdi. 2014 yılında gösterilmemiş filmlerin 56. Festivalde gösterilmesi tabii ki birinci seçenekti.
Bu seçeneğin, Yerel Yönetimi ve Festival Organizasyonunu kriminal bir yaptırıma maruz bırakacağı endişesi var ise bu, sektörle şeffaf bir şekilde paylaşılabilirdi. Ortak ve samimi çözümler üretilirdi. Örneğin; ‘Sinema ve İfade Özgürlüğü’ üzerine bir forum ve ‘Festival Kapanış Töreni’ akışı içinde yer alacak ‘Sansür ve Özür’ü ifade eden özgün bir plaket, konuyu en görünür alana taşıyabilirdi. Bu ve benzeri çözümlere yanaşmayan tarafların ve özellikle sinemacıların, Sansür ile yüzleşme konusunda kendilerine her türlü hesaptan bağımsız yalın sorular sormaları gerekiyor.
Filmlerin gösterilememesi ve sansürlenmesi bir yana, yönetmenlerin yargılandığı bir dönemde Festivaller sanatsal ifade özgürlüğünün en önemli savunma alanlarıdır. Dolayısıyla bir festival sadece yöneticilerinin ya da maddi destek aldıkları kurumların değil; bizzat sinema alanında üretenlerin sesine kulak vermeli, sinema alanının özgürlüğünü her ne pahasına olursa olsun savunmalıdır.
2014 yılı Altın Portakal’da yaşanan sansür olayı üzerine festivalde belgeseli olan bir çok yönetmen filmlerini çekmiş, sinema yazarları ve sinemacılar ortak bir açıklamayla festivali protesto etmişti. Bu tepkiler sonucu, Festival yönetimi ertesi yıl Belgesel ve Kısa Film Yarışma Bölümlerini tamamen kaldırarak, sansürün arkasında durmakla kalmayıp sansüre karşı duran sinemacıları cezalandırmaya dönük bir karara imza atmış oldu ve o yılki Festival belgesel ve kısa filmsiz gerçekleştirildi. “Bugün bana, yarın sana” olacağını ön görmek güç değildi. Nitekim 54. Antalya Film festivaline gelindiğinde belgesel filmlerle başlayan bu toplu sansür, kurmaca filmlerin yarıştığı Ulusal Yarışma’nın da kaldırılmasına kadar uzanacaktı.
Bu sene gerçekleştirilecek 56. Festival, 2015 yılında kaldırılan Belgesel ve Kısa Film Bölümleri ile 2017’de kaldırdığı Ulusal Yarışma bölümünün geri döndüğünü duyurdu; fakat bu süreci başlatan 2014 yılındaki sansür vakasıyla bir yüzleşmeye ve özre yanaşacağa benzemiyor.
Oysa “56.”sı yapılan bir festival, 56 yılın 56’sını da içeren bir birikimi ve dolayısıyla iyisiyle kötüsüyle her yılı sahiplenmeyi ve her türlü sorumluluğunu üstlenmeyi de ifade ediyor demektir. 1979 ve 1980 yıllarında yapılamayan festivalleri, 48. Festival “Geç Gelen Altın Portakal Ödülleri” ile 2011 yılında sahiplenmişti.
Özellikle “Ulusal Yarışma” nın geri dönüşünü bir zafer havasında kutlamadan önce, bu sürecin temelinde belgesel filmlere yönelik sansürcü ve cezalandırıcı tutumun varlığını ve bununla henüz sağlıklı bir yüzleşmenin gerçekleştirilmemiş olduğunu akıldan çıkarmamalıyız. İhtiyaç duyduğumuz, sanatsal ifade özgürlüğü alanını savunmak; yani filmlerin avukatlara izletilmesi, filmi kriminalize eden dil kullanımı, baskı ve tehditler karşısında engellemeleri normalleştirme gibi bu alana dönük tüm sansürcü ve otosansürcü tutumlarla yüzleşmek ve temel ilkeler etrafında ortaklaşmaktır. Bunu yapamadığımız sürece sansürle tekrar tekrar karşılaşmak kaçınılmazdır.
48. Altın Portakal’ın yaptığını yapabilir ve 30,31 yıl beklemeden “Çok Geç Gelmeyen Altın Portakallar” talep edebiliriz.
Belgesel Sinemacılar Birliği olarak, 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni; 2014 yılındaki sorumluluğu kabul ederek, sansürle hakiki bir yüzleşmeyi gerçekleştirmek için gerekli adımları atmaya ve alanları açmaya; tüm sinemacıları da temel ilkeler üzerinde beraber düşünmeye ve ortaklaşmaya davet ediyoruz.
BELGESEL SİNEMACILAR BİRLİĞİ “