Susma Platformu’nun beşinci toplantısı Bursa’da, Nilüfer Belediyesi’nin katkısı ve sinemacı Ezel Akay’ın katılımıyla Nâzım Hikmet Kültürevi’nde gerçekleşti.
“Susma Platformu’nun arşiv niteliği taşıyan etkinlikleri gelecekte bilgi açısından sanat dünyası için kaynak olacaktır. Otosansür, sinema için de geçerli. Herkes kendini sansürlüyor. Türk sinemasında yaratıcılık eksikliği var. Bütün filmler birbirine benziyor. Festivallerde jürilik yaptığım için birçok filmi izleme şansı buluyorum. Otosansürcülük alışkanlık yaratıyor” diyen Ezel Akay sözlerine şöyle devam etti:
“Daha iyi olabiliriz, daha iyi örgütlenebiliriz, zekice alanlar yaratabiliriz kendimize. Ve şu anda üzerimize çökmüş olan karanlıktan yırtabiliriz. Bizim sayemizde, bizim gibi iyi durumda olanlar sayesinde başkaları da faydalanabilir. Basit ve naifçe açıklıyorum. Bu tür bir argümana da çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Yoksa bu ülkenin nerdeyse geleneği bu; ciddi bir mızırdanma ve “bizden bir halt olmazcılık”tan ibaret bizim düşünsel dünyamız. Bu çok kötü bir şey. Gezi’den sonraki ruh hâlinin hızla yeraltına çekilmesinin nedenlerinden biri de budur; sürekli bir mızırdanma. Hâlbuki onun yerine proje yapabiliriz. İyimserler yapar projeleri, kötümserler yapmaz. Kötümserler “yapacağız da ne olacak” der. Hâlbuki siz yapıyorsunuz, bir şey birikiyor. Hukukla ilgili konuşuyoruz, sansürle nasıl başa çıkarız, haklarımız nelerdir ama biliyoruz ki hiçbir önemi yok hukukun. Şu anda yok hiçbir şey düzgün çalışmıyor. Ama arşivleyebiliriz, yarına kalabilir. Antigone diye bir Yunan tragedyası vardır, bilirsiniz. Orada kız kardeşin ihanet eden ya da isyan eden abisini kral öldürmüştür. Ceza olarak da açıkta bırakır ölüsünü. Dayanamaz gömmek ister. O yüzden Antigone de cezalandırılır. Ölüyü gömmeden, ölmüş olan bir şeyi gömmeden kurtulamıyoruz ondan. Hayaleti bize bulaşıyor. O yüzden bugünleri gömebilmek için çok ciddi bir arşive ihtiyacımmız var. Wikipedia mesela. O kararı veren sulh ceza hâkiminin adının bir yerde kayıtlı yazılı olması gerekiyor. Kim olduğunu bilmemiz gerekiyor. O kadar hukuk dışı, adalet dışı bir karar ki onun bir daha hukukçuluk yapmaması gerekir. Ve bu belki bizim başımıza bir daha gelmeyecek ama çocuklarımız var, hayat devam ediyor. Onların başına bela olmamasını sağlamak lazım. Onun için bu yaptığımız toplantıların hepsinin arşivlenmesini, kayıt altına alınmasını, kaybolmamasını sağlamalıyız. Bizim toplumumuzun en büyük belası uzun yıllardır ciddi bir korku altında yaşıyor olmak. Alıştığımız için fark etmediğimiz bir korku. Buradan da şuna bağlanabiliriz. Türkiye’de gerçek manada bir sansür kurumu yok, sansür kültürü yok. Çok geçmişte kaldı, 60’larda.. Fakat otosansür var. Çünkü sansür kurumu zor iş. Hele nüfus arttıkça, büyüdükçe zor… Hâlbuki otosansür çok kolay. Bir korkutuyorsun hiç sansür kuruluna gerek kalmıyor. İnsanlar kendilerinin sansür kurulu olarak arkadaşlarına aman yapma, söyleme diyerek sansürü işlevsel hâle getiriyorlar.”
Ezel Akay’ın Bursa söyleşisinin videosunu buradan izleyebilirsiniz.