“Otosansürün gelişmesi amaçlanıyor”

Sinemacı-yazar İlham Bakır, Özgür Gündem gazetesinin kültür sanat sayfalarında yazdığı köşe yazıları nedeniyle ‘örgüt üyeliği’ ve ‘halkı silahlı isyana teşvik’ suçlamalarıyla bugün hakim karşısına çıkacak… 


ÖZKAN KÜÇÜK

Çalıştığı Diyarbakır Kayapınar Belediyesi’nden KHK ile ihraç edilen sinemacı-yazar İlham Bakır, Özgür Gündem gazetesinin kültür sanat sayfalarında yazdığı köşe yazıları nedeniyle ‘örgüt üyeliği’ ve ‘halkı silahlı isyana teşvik’ suçlamalarıyla 24 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.

15-24 yıl arası hapis istenen, ‘halkı silahlı isyana teşvik etmekten’ açılan davanın ilk duruşması bugün İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. ‘Örgüt propagandası yapmak’ iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşması ise 14 Şubat’ta görülecek. İlham Bakır’ın üyesi olduğu Kürt PEN ve Uluslararası PEN de dava sürecini yakından takip ediyor.

Diyarbakır’da görüştüğümüz İlham Bakır, bu davaların Özgür Gündem’in kültür sanat sayfalarına ilişkin ilk davalar olma niteliği taşıdığını belirterek dava konusu yazılarının o dönem Suriçi’nde yaşanan çatışmaları konu alan edebi yazılar olduğunu, bu yazılarında hendek metaforu ile birlikte sanat aracılığıyla yaşananlara tavır aldığını belirtti.

Soruşturmaların yazıları yayımlanmaya başladıktan üç ay sonra başladığını ve bunun OHAL sonrasına denk geldiğini vurgulayan Bakır, dava dosyasında soruşturmanın ‘ihbar’ üzerine açıldığı bilgisinin yer aldığını belirterek, OHAL ile birlikte herkesin muhbir, ajan yapılmaya çalışıldığını söyledi.

Asıl amacın yazarlar üzerinde her taraftan takip edildikleri hissini oluşturmak olduğunu söyleyen Bakır, bu durumun yazarı otosansüre yönlendirdiğini düşünüyor: “Böylece sen kendinin muhbiri, kendinin baskılayanı oluyorsun. Diktatörlüğü sembolize eden şey sansür değil, otosansürün gelişmesi.”

Aynı zamanda soruşturma açılan 433 sinemacı arasında yer alan Bakır, bu soruşturmanın da meslek örgütlerini muhbirleştirme amacını güttüğünü düşünüyor.

“Karanlık baki değil”

27 yıllık memuriyetini ve haklarını geçtiğimiz aylarda çıkarılan bir KHK ile Diyarbakır Kayapınar Belediyesi’ndeki görevinden ihraç edilmesiyle yitiren Bakır, bu süreçte yaşananları şöyle özetliyor: “Hiç bir işe giremiyoruz, yurtdışına çıkamıyoruz. Adeta açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmiş durumdayız. Yurtdışı yasağı ile de burada tutarak süründürüyor, biat etmeye zorluyorlar. Devlet politikası kaçırmayı değil, teslim almayı hedefliyor.”

İlham Bakır, aynı zamanda Diyarbakır’da Kürtçe eğitim veren ilk sanat akademisi olma niteliğine sahip Cegerxwîn Sanat Akademisi’nde sinema dersleri veriyordu.

Kayapınar Belediyesi’ne kayyum atanmasıyla birlikte akademide ders veren tüm eğitmenlerin işine son verildiği için kurumun yoluna nasıl devam edeceği de belirsiz.

“İnsanlar evlerde, kafelerde de olsa bir araya gelecek ve akademik çalışmalarını sürdürmenin bir yolunu bulacaklardır” diyen Bakır, sanatın ve sanatçının son yıllarda belediyelere çok fazla yaslanmasının ve bir nevi memurlaşmasının bir özeleştiri konusu olduğunu belirtiyor.

Sanatçıların asıl olanaklarının örgütlülük ve dayanışma olduğunu belirten Bakır, ortaya çıkan bu yeni durumdan ise daha özgür ve özerk bir sanat yapısının çıkacağını umut ediyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor: “Sanatçıların karamsar olmaya hakları yok. Toplumun umudunu diri tutmak gibi bir görevleri var. Umutluyuz, hiçbir karanlık baki değil.”