TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2018 bütçesi de açıklandı. Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, 3 milyar 997 milyon TL olarak açıklanan bütçenin 2017’de yaklaşık 3 milyar 459 milyon TL olduğunu ve ‘bir miktar nominal olarak artmakla birlikte maalesef bütçedeki payı bakımından düşmüş’ olduğunu belirtti.
Bütçenin onaylanmasının ardından CHP İzmir Milletvekili Musa Çam’dan da hem bütçeye hem de iktidarın kültür sanat politikalarına eleştiri geldi.
T24’ten Hülya Karabağlı imzalı haberde görüşlerini dile getiren Çam, “Baleye ‘bel altı’ deniliyor, heykeller yıkılıyor, galeriler içkili olduğu için eli sopalı vandallarca basılıyor, tiyatro ve sinemaya sansür uygulanıyor, muhalif sanatçılar görevden alınıyor, okullardaki ve üniversitelerdeki konser ve şenlikler yasaklanıyor çünkü biliyor ki sanata ve sanatçıya düşmanlığının temel sebebi, üretmenin temelinde yatan özgür düşüncenin ta kendisi” dedi.
Türkiye’de her şeye rağmen yandaşlık kervanına katılmayan ve iyi işler yapan başarılı yazarlar, sinemacılar, tiyatrocuların olduğunu, fakat onların da çaresiz olduğunu vurgulayan Çam sözlerine şöyle devam etti: “Devlet Tiyatroları özelleştirme tehlikesinde. Kitaplardan alınan vergi oranı yüzde 8. Sinema tamamen tekellerin eline teslim edilmiş durumda. Eğitim çöpe dönüşmüştür. Dünyada en çok televizyon izleyen ikinci ülkeyiz. Bedava eğlence ve haberleşme aracı olan televizyonlar, AKP yandaşlarının elinde. Ortalık Osmanlıca hamaset dolu programlardan geçilmiyor. Yetmiyor, kendini Osmanlı torunu zanneden Vandallar, bir fırsatçının hedef göstermesiyle Abdülmecid Efendi Köşkü’nde sergilenen koleksiyona ‘Laiklik bu mu?’ diyerek saldırma cesareti gösterebiliyor.”
Atatürk Orman Çiftliği’ne inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın ‘Cumhuriyetle hesaplaşmanın mekânsal karşılığı’ olduğunu bir kez daha hatırlatan Çam, “Şimdi, bütün yıkılan yapılar ve yok edilen kamusal alanlar, Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşan neoliberal, yağmacı, talancı bir bakış açısının yaşam mekânlarımız olan ve yaşam tarzımızı belirleyen kentler ve mekânlar üzerinde yıkıcı bir kurucu süreç tasavvur etmesinden kaynaklanıyor. Bütün yıkımlar bu açıdan ideolojiktir” dedi.
TÜİK verilerine de değinen Çam, verilere göre opera ve bale seyircisinin her geçen gün düştüğünü, Türkiye’nin kültür sanat istihdamında Avrupa sonuncusu olduğunu belirterek opera ve baleyle ilgili desteklerin kısıtlanmasının sanatı, sanatçıyı, operayı ve baleyi devlet eliyle yok etmek demek olduğunu söyledi.
Çam, hükümetin kültür sanat politikalarına dair eleştirilerini şöyle sürdürdü: “Recep Tayyip Erdoğan 29 Nisan 2012 tarihinde ‘Devlet eliyle tiyatro olmaz’ demişti. Yani AKP Genel Başkanı Erdoğan’a göre, laik bir ülkede devlet eliyle dindar, kindar nesil yetiştirilir ama sanat yapılamaz. Devlet eliyle din dersi dayatması yapılırken devlet eliyle opera ve bale yapılamaz. Devlet eliyle haksızlıkla işten çıkarma, aç bırakma, zulüm, baskı, linç, sömürü, işkence hukuksuzluk yapılır ama sanatçıya destek sağlanamaz. Devlet eliyle devlet kanalında yandaş diziler, haberler, sığ yarışmalar, yoz evlilik programları ve yayınlar yapılır ama kültür sanat programlarına yer verilmez. Devlet eliyle kültür binaları satılarak yandaşlara peşkeş çekilir ama devlet eliyle sanat ve kültür istihdamı için ödenek ayrılmaz.
Devlet eliyle vatandaşların verdiği vergiler sarayın örtülü ödeneklerinde keyifle harcanabilir ama devlet eliyle sanata harcama yapılmaz. Devlet eliyle yandaş iş adamlarına milyarlık ihaleler dağıtılır ama halk için sanat, kültür ve eğitim merkezleri kurulmaz. Devlet eliyle keyfî saraylar yapılabilir ama sanat yapılamaz. Devlet eliyle mehteran, 65 milyon liralık fetih şenlikleri, iktidar partisinin propagandası yapılır ama tarihsel, kültürel ve evrensel eserler sahneye koyulmaz. Devlet halkın parasıyla halka baskı yapabilir ama halk için sanat yapmaz.”