‘Türkiye’de Müzisyen Olmak’: Birlikte olursak sesimiz daha gür çıkar

Müzik sektörünün güvencesiz çalışmayla başlayan pek çok sorunu pandemiyle su yüzüne çıktı ve şimdi bir belgesele konu oldu. İlk bölümü yayınlanan ‘Türkiye’de Müzisyen Olmak’ belgeselini koordinatörümüz Ayşen Güven yaratıcılarından Mert Gider ve Gizem Ertürk ile konuştu


AYŞEN GÜVEN

Salgın ekonomik, siyasal ve toplum sağlığı açısından pek çok eksiği görünür kıldığı gibi sanat alanının da sorunlarını ortaya döktü. Bunda sadece salgın önlemlerinden kaynaklı kısıtlamaların değil bugüne kadar bir kültür politikası üretilmemesinin de payı büyük elbette. Özellikle memleketteki her garabet gündemde evvela müziğin sesinin kısılmasından başlayarak geldiğimiz noktada yaratamayan, üretemeyen, çalışamayan geçinemeyen müzisyenler, menajerler, işletmeciler, garsonlar, rodiler var karşımızda. Ve sadece birbirlerinin bildiği hem bugüne ait hem de eski sorunlarını anlatmaya çabalıyorlar. Şimdi daha çok…

Bu çabaya Alper Erdinç, Mert Gider ve Gizem Ertürk tarafından hazırlanan altı bölümlük mini belgesel serisi de araç oldu bugünlerde. Konuya dikkat çekmek üzere güçlü bir kaynak özelliği de taşıyan Türkiye’de Müzisyen Olmak belgeseli hakkında ekipten Gizem Ertürk ve Mert Gider’le konuştum.

“Herkes çok büyük bir heyecan ve ilgiyle yaklaştı” diyerek müzisyenlerin ilk tepkilerini aktaran Gizem Ertürk, “Çünkü bu dönemde herkes öyle dolu ve dertli ki, herkesin söyleyecek çok sözü vardı. Belgeseli yayınlar yayınlamaz tüm sektörden inanılmaz destek aldı. Nilüfer, Şehrazat, Işıl Yücesoy, Gökhan Özoğuz, Can Bonomo, Nejat İşler, Gaye Su Akyol ve daha birçok isimden inanılmaz güzel destek paylaşımları geldi” diye vurguluyor. Mert Gider de herkesin büyük bir istekle çalışmaya dahil olduğunun altını çiziyor. 

“HEP BİRLİKTE OLURSAK SESİMİZ DAHA GÜR ÇIKAR” 

Yola çıkış amaçlarını “Müzisyenlerin zaten bildiği dertleri bu işin içinde olmayan insanlar ve yetkili makamlarca da duyulsun istedik” diye özetliyor Gider. Kendilerinin de müzik sektöründe çalıştığını belirten Ertürk, “Pandeminin başından beri yaşananlardan belgeselin yapımcıları olarak biz de etkilendik. Belgeselde yer alan müzisyen dostlarımız, ustalarımız zaten yakından tanıdığımız, sürekli bu mevzuları konuştuğumuz isimlerdi. Hep birlikte olursak sesimiz daha gür çıkar, pandemiyle ayyuka çıkan ancak geçmişten beri varolan sorunlara bir çözüm ararız diye düşündük” şeklinde ifade ediyor niyetlerini. 

İlk bölümün biraz daha jenerik tadında olduğunu söyleyen Ertürk nasıl devam edeceklerini şöyle özetliyor: “Hobi Olarak Yine Yap; Unkapanı’ndan Spotify’a; Roman Müzisyenler, Sokak Müzisyenleri gibi başlıklar halinde devam etmeyi planlıyoruz.”

“HERKESİN ŞAPKASINI ÖNÜNE ALIP DÜŞÜNMESİ GEREKİYOR”

Belgeseli hazırlarken bu sorunların yeni başlamadığını farkettiklerini paylaşan Ertürk,  “Toplumda müzisyenin ‘çalgıcı’, ‘boş adam’, ‘bir baltaya sap olamayan’ insan gibi tanımlamaları, atasözlerimize kadar uzanan çok acı bir algısı var. Sektörde de yazılı olmayan sert kurallar hakim. Müzisyenin de patrondan, iş vereden sen çalmazsan başkası çalar, dışarıda yüzlerce kişi var dayatması yüzünden günü kurtarmaya ve karnını doyurmaya öncelikli bir düstur edindiğini gördük. Bu sorunların düzelmesi için herkesin şapkasını önüne alıp düşünmesi, vicdanlı olması gerekiyor” diye de vurguluyor. 

Kimisi milyonlar tarafından dinelenen müzisyenlerin bile pek çok sorunundan yahut kaygısından haberdar olunmaması konusunda da Ertürk şunları söylüyor: “Müzisyenlerin kişisel olarak yaptıkları şarkılar yüzbinlere, milyonlara ulaşabiliyor fakat iş birlikte hareket etme kısmına gelince o konuda eksik olduğumuzu düşünüyorum. En ufak bir meselede bile uzlaşamama, birlik olamama gibi gerçekler de söz konusu. Fakat pandemi sonrası, bu belgeselde de gördük ki sorunlar ortak ve birlikte hareket etmek çok değerli.”

“MÜZİSYENLER BURADA ÖZELEŞTİRİ DE YAPIYOR”

Farklı bölüm isimleriyle ve her cepheden farklı müzisyenlerle devam edeceklerini aktaran Mert Gider ise, “Sorunların kaynağı çok çok eskilere dayanıyor. Zaten sistem hiçbir zaman düzgün olmamış ki.. Müzisyenler burda hem özeleştiri yapıyor, hem ne yapılabilir diye sorguluyor. Maalesef toplum olarak çabuk unutmak gibi bir problemimiz var. Bu müzisyenlerde de böyle… Genelde günlük çalışıp yaşayan insanlar oldukları için yarını pek düşünmeme hatasına düştükleri pandemiyle daha anlaşılır oldu” sözleriyle kritik noktanın altını çiziyor. 

Kendi şarkılarını yapıp yayınlayan bir müzisyen olan Gider, “klip yönetmenliği de yapıyorum, dolayısıyla müzik dünyasının çok içinden, mutfağından birisiyim” diye de ekliyor.

Müzikle dolu bir evde doğduğunu anlatan Gizem Ertürk, “Ben kariyerime müzik belgeselleri çekerek başladım. (Yavuz Çetin Band, Kara Altından Altın Mikrofona) Sziget Festivali başta olmak üzere ulusal ve uluslararası birçok müzik festivalinde çalıştım. Birçok müzisyenin basın danışmanı olarak da çalışmayı sürdürüyorum” diyerek müzik alanındaki rolünü paylaşıyor.

İLK BÖLÜMDE KİMLER VAR

Henüz ilk bölümü yayınlanmış olan Türkiye’de Müzisyen Olmak belgeseli usta sanatçılardan genç müzisyenlere, enstrümanistlerden menajerlere sektörün farklı dallarından kişilerle röportajlardan oluşuyor. Belgeselin ilk bölümünde Burhan Şeşen’den (MÜYORBİR Başkanı, Gündoğarken) Cahit Berkay’a (Moğollar), Ahmet Güvenç’ten (Kurtalan Ekspres) Taner Öngür’e (Moğollar), Kerem Kabadayı’dan (Mor ve Ötesi) Cenk Erdoğan’a, Balık Ayhan’dan (Romanlar ve Müzisyenler Derneği Eş Başkanı) Melek Mosso’ya, Can Ozan’dan Madrigal’e yirmiye yakın isim yer aldı.

Belgeseli izlemek isteyenler için link burada: