Özgürlüğün ve kanatlı atların sicili

Hürriyet gazetesinin ‘Pegasus’ sansürü ve Takvim gazetesinin bu sansürü gündeme getirmesi, basın özgürlüğü adına umutlu olmamıza yeter mi?


MURAT ŞEVKİ ÇOBAN

Türkiye basınının kendinden menkul amiral gemisi Hürriyet’in internet sitesinde “Pegasus” ibaresini aratınca çıkan sonuçlardan bazıları şöyle: “Pegasus’a 25 yeni Airbus,” “Pegasus’a 25 yeni uçak geliyor” (21 Aralık tarihli iki haberi birbirinden ayıran tek gösterge, gördüğümüz kadarıyla, ilkinin Hürriyet Ekonomi Servisi tarafından hazırlanmış, ikincisinin ise DHA tarafından servis edilmiş olması), “Pegasus Anadolu’da 3 şehre daha uçacak,” “Pegasus’un Sabiha Gökçen ile operasyonel süreçleri dijitalleştiriliyor” vs.

2017’nin aralık ayına tarihli bu haberleri geride bırakıp arama sonuçlarının dördüncü sayfasına erişme takatini gösterebilirseniz eğer, şirketin CEO’su Mehmet Nane’nin sayısız söylemini de geçince, Pegasus’un 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü uçakta yaptığı anonsla kutladığı ve Ramazan kampanyası başlattığı haberlerinin arasında bir yerde, DHA mahreçli “Pistten çıktı yamaca saplandı” başlıklı bir video haber yer alıyor. 15 Ocak’a tarihli haber, 13:25’te siteye eklenmiş. Bir uçak, bir pist ve bir yamaç içeren ve bunların kıyısından köşesinden Pegasus adlı havayolu şirketiyle bir bağlantısı olduğunu işaret eden bu ilk haberden sonra, tümü DHA mahreçli benzer haberlerin ikinci paragrafı “Ankara- Trabzon seferini yapan Pegasus Havayolları’na ait PC 8622 sefer sayılı Boeing 737-800 tipi yolcu uçağı” ifadesiyle başlıyor. (Tahmin edileceği üzere, 13.25’ten sonra siteye giren konuyla ilgili ilk haber, arama sonuçlarının yedinci sayfasından önce kendine yer bulamıyor.)

Hürriyet’in 14 Ocak tarihli birinci sayfasını incelediğinizde ise, siyasîlerin pek mühim, pek edepli söylemlerinin (“darmadağın ederiz,” “ağzımı açtırma” vs.) ve dört, beş söyleşi anonsunun dışında “Trafik kazasında arama derdi bitiyor” başlıklı bir yaşam haberi ile karşılaşıyorsunuz. Ülkede büyük bir kazanın kıl payı atlatıldığını hiç değilse sezdiren bir ibare yok. Gelgelelim, gazetede ne zamandır ülkenin büyük bir enkaz alanına döndüğünü sezdiren haberler de kendine yer bulamadığından, şaşırmanın abesle iştigal olacağı bilgisiyle sorunsuz uzaklaşıyorsunuz.

Fakat, ya biraz daha yakından bakmayı seçersek… Kuşkusuz, yukarıda bahsedilen arama verileri, internet sitesinin varsayılan ayarlarına göre yapılan kısa bir incelemenin sonuçlarından oluşuyor. İbreyi değiştirip haberleri “Yeniden Eskiye” arattığınızda ise, Trabzon-uçak-yamaç-Pegasus ilişkisini gösteren DHA mahreçli haberler önce çıkıyor. Ne var ki, internette, hele ki anaakıma hitap ettiği iddiasında olan bir yayın organının kimi içerikleri gözden kaçırmak istediğinde haberi hiç görmemektense, haber istifi arasına gömmesi gerektiği de yeni bir taktik değil. Bir amiral gemisinden işin inciği ve cıncığını bilmek konusunda maharetli olmalarını beklemek hakkımız. Böylece, olur ya meraklı gözler bir haberi arama işgüzarlığına girişirse, elleri boş dönmeyecekler. Fakat haber ortada görünmeyecek. Haber görünmeyecek.

Bir haber sitesinin varsayılan ayarları neden en güçlü gelişmeleri ânında okuruyla paylaşmak üzerine kurulu olmaz? Hangi algoritma, şirketin Kadınlar Günü’nü anonsla kutladığı bilgisinin 130 yolcu taşıyan bir uçağının pistten çıktığı bilgisinden daha değerli, önemli, güncel olduğuna hükmedebilir? Bu sorular bir kenarda dursun.

Hürriyet gazetesinin 14 Ocak’a tarihli nüshasının birinci sayfasında Pegasus Havayolları’na ait bir yolcu uçağının pistten çıktığına yer vermemesi, kuşkusuz haberin geç geldiği ve baskıya yetişmediği gibi pratik bir gerekçeyle savuşturulabilir. Öte yandan, aynı sayfada “CHP İstanbul’a kadın başkan” başlığıyla verilen ve Canan Kaftancıoğlu’nun CHP İstanbul İl Başkanı seçildiğini anlatmak isteyen haberin yer alması, bu savı geçersiz kalıyor. Zira, Kaftancıoğlu’nun seçilmesine ilişkin ilk sonuçlar sabahın ilk saatlerinde düşmeye başladı (00:40 civarı). Bu olay gerçekleştiğinde, Pegasus yolcu uçağı Trabzon’da pistten çıkmıştı.

Diğer “anaakım” gazetelerin aynı tarihe ait birinci sayfalarına baktığınızda, Sabah’ın sürmanşetinde şirket adı verilerek, Vatan’ın sürmanşetinde şirket adı verilerek, HaberTürk’ün manşet yanında şirket adı verilerek, Milliyet ve Star’da ise şirket adı verilmeden haberin yer aldığını görüyorsunuz. Cumhuriyet, Karar, Akşam, Evrensel, BirGün ve Yeni Şafak gazetelerinin birinci sayfalarında ise habere rastlanmıyor. (Türkiye’nin aşırı kutuplaşmış, Şerif Mardin’in 80’lerde öngördüğü tabirle söylemek gerekirse “iki ayrı milletin yaşadığı” mevcut görünümünde, kim anaakım, kim değil, kim kime göre anaaakım, yaygın medya ifadesini kullanmak daha mı doğru, gibi kafa karıştıracak soruları bir kenara bırakarak, bir yerlerde birilerinin akımına kapılan çoğu medya organını burada sıralamayı uygun görüyoruz.)

Burada kısaca ana hatlarını çizme gayretine girdiğimiz resim, Hürriyet gazetesinin matbu nüshasının birinci sayfasında habere yer vermeyerek, internette ise önce şirket adı vermeyerek, sonrasında ise haberi iç labirentlerinde gömerek olayla ilgili gelişmeleri okurlarından sakladığı kolaylıkla öne sürülebilir.

Bütün bu ahval ve şerait içinde, Hürriyet gazetesinin Pegasus haberine sansür uygulamasını, Türkiye’de basın özgürlüğü denildiğinde herhalde adı kendi çalışanlarının ve sahibinin bile aklından geçmeyecek Takvim gazetesinin gündeme getirmesi üzerine de düşünmek gerekiyor.

Kuşkusuz, Takvim’in hakkını Takvim bile olsa Takvim’e vermek gerekiyor. Beri yandan, en az 150 gazetecinin sözleri, yazıları nedeniyle cezaevinde olduğu, 100’ü aşkın yayın organının KHK’larla kapandığı bir coğrafyada, Turkuvaz Medya’nın sahibi olduğu Takvim’in Hürriyet’in sansürünü mesele edinmesi ve büyütmesi, en az Doğan Grubu’nun sahibi olduğu Hürriyet’in -yine Takvim’in deyişiyle- “Aydın Doğan’ın damadı Ali Sabancı’ya ait” Pegasus Havayolları’na ilişkin olumsuz haberi gözden kaçırma çabası kadar, Türkiye’nin berdevam sorunu medya sahipliğini bir kez daha gündeme getiriyor. Hâsılı, basın özgürlüğü yine başka bahara kaldı cancağızım, sür eşeğini Niğde’ye falan.